"Cemiyetin haksız ve mantıksız bağlarına, batıl hükümlerine isyanın en iyi şeklini cinsi arzularını başıboş bırakmakta bulunduklarını zanneden genç kızların hali sahiden hazindi..."
Sevgili Raif Efendi, senin diline gelmeyen her cümle benim boğazımda bir düğüm oldu... başlangıçta Raif efendi yalnızlığın içinde bir yalnızlık yaşarken en sonunda kalabalığın içinde yalnız bir şekilde gözlerini yumuyor. Tıpkı Maria ile ilk tanıştığı anda Maria'nın bulunduğu hal gibi... Maria da kalabalığın içinde yapayalnızdı. İki farklı yol vardı ama ruhları aşina olunca neticeleri de aynı oldu... aşkınız bende dahi ukte kaldı...
Bir yer var sığındığım, ruhumun derinliklerinde. Bezm-i elesten bana kalan bir yer. Orada anlaşılıyorum, orada yaşıyorum düşlerimi, düşüncelerimi, maddi anlamda burada olsam da düşüncelerim hep oraya ait. Susarak anlaşılıyor orada, gözlerimiz gönlümüze tercüman oluyor. Bazen göz yaşlarımız yazıyor ruhumuzun sızısını şairâne bir üslupla. Konuşmaya gerek yok anlaşılmak için. Orada şair olmaya da gerek yok derdini anlayan çok. Şair olmak anlaşılmamak demek, bir nevi ihtiyaç aslında şair olmak tıpkı bağırmak gibi. Ama kimisinin sesi çıkmaz kalemi yazar, dili dönmez ruhu konuşur o vakit şair olmak gerek. Sonra günün birinde ruhun ona aşina olan bir ruha denk gelir, hiç kimsenin dikkatini çekmeyen bir şey dikkatini çeker onda gözlüğü, parkası vs. güpegündüz ortada olan ama herkesin kör kalıp senin keşfettiğin bir şey. Göz önünde ama gözlerden uzak... seni anladığını hissedersin ve sonra anlarsın ki anlaşılmak meğer aşık olmakmış...
"İstersen sen de benim gibi yap, ekmeğini kahveye ban. Ama yerken ağzını şapırdatma. Ayıp." Yorum yapmak haddime değil sadece çok güzel, çok... hissetmemek elde değil...
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,6bin okunma
İçinde fırtınalar koparan ama dile gelmeyen duygular yerle bir olurdu bir kağıda dökülüp edebi bir değer kazanamasaydı. Ve ince ruhlar yok olurdu. Velhasıl ruhumun tefsiridir edebiyat...
#edebiyat
Dil ve anlatımıyla akıcı bir kitaptı, kitabı okurken kendinizi olayların içinde ama uzaktan izleyen biri gibi hissediyorsunuz yani en azından ben öyle hissetmiştim, betimlemeleri oldukça iyiydi, lennie nin oynadığı ölü fareyi dahi hissedebilmiştim ki bu benim açımdan ürpertici olmuştu. Velhasıl okuması zevkli bir kitap, başlamasıyla bitişi bir olan kitaplardan.
Okuduğum ilk kitap, çok küçükken okumuştum ve Hayri ile harry potter arasında kurulan ilişki beni çok güldürmüştü... Bende ki yeri bu yüzden çok farklı