Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Umut kelimesi yerine Türkiye yazsak yeridir.Çünkü Türkiye,yalnız kendi kendisi için değil,Ortodoğu ülkeleri için de varolmak zorundadır.Çünkü Ortadoğu ülkelerinin sözcüsü yüzyıllar boyunca Türkiye (Osmanlı Devleti) olmuştur.”
KUDÜS'ÜN TARİHİ
Filistin toprakları üzerindeki yaşam kalıntıları M.Ö. 10.000 yılına kadar dayanmaktadır Kudüs'ün tam olarak şehir olma özelliği bronz çağının başlangıç aşamasında ortaya çıkmıştır Filistin halkının oluşması,Kenanlıların bölgeye göçleri ile başlamıştır.Tarihçilere göre Filistin halkı,özellikle de kırsal bölgelerde yaşayanlar,Müslümanların
Reklam
Grek Projesi ve Rus faaliyetleri:
1768-1774 Osmanlı-Rus savaşına kadar gitmektedir. Bu savaş sırasında, Çariçe'nin "gözdesi" (aşığı) olan Prens Potemkin, "Doğu Sisteminin Büyük Planları" adı ile, Osmanlı İmpaatorluğunu yıkma amacını güden bir tasarı hazırlamışu. Bu tasarıda, Türklerin Avrupa'dan kovulmaları ve İstanbul merkez olmak üzere, bir Rus prensi'nin yönetiminde bir "Grek Devleti'' nin kurul­ması öngörülmekte idi. Bundan dolayıdır ki, II. Katerina'nın Nisan 1779'da doğan torununa, İstanbul'un kurucusu Bizans İmparatoru Konstantin'in adı verilmiş ve bir çok Rum dadısı Saray'a alınmıştı. Aynı zamanda Rum gençleri için Petersburg'da bir askeri okul açılmış ve tasarlanan "Grek Devleti" için Rum subay­lar yetiştirilmesi hazırlıklarına başlanmıştı. Hatta, Katerina, İstanbul'un Ruslar ta­rafından zabunın bir haurası olmak üzere bir madalya bile hazırlanmıştır
Rusya-Avusturya ittifakı ve Grek Projesi:
Yedi Yıl Savaşları sırasında İngiltere, Prusya ve Hollanda; Avusturya ve Fransa'ya karşı ittifak yapmı şlar ve galip gelmişlerdi. Ö zellikle Avusturya'nın Prusya'ya yenilm esi, b u devleti kuvvetli bir müttefik aramaya sevketti. Avusturya Başbakanı (Şansölye) Kaımitz bu müttefiki Rusya' da bulmuştu. Bunun sonucu ola­rak, 1781
Kırım'ın kaybedilmesi:
1774 Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı'nın ba­ğımsızlığı kabul edilmişti. Bu, Rusya'nın Kırım Hanlığı'nı yıkmak ve kendi ege­ menliği altına almak için aulmış bir adımdı. Nitekim, antlaşmanın imzasından sonra, Ruslar, Kırım'da iç anlaşmazlıklar çıkarmaya, halkı Kırım Hanlarına karşı ayaklanmak için kışkırtmaya ve nihayet Kırım'a asker sevkederek, istediklerini Han seçtirmeye başladılar. 1777'de, evvelce Petersburg'da bulunmuş ve Katerina'nın sempatisini kazanmış olan Şahin Giray'ı, askeri baskı altında, Han seçtirdiler. Rusların bu müdahalesi Kırım Tatarlarının hoşuna gitmediği gibi, Osmanlı Devleti'ni de kızdırdı. Babıali, bu işe müdahaleye karar Yerdi ve o da İstanbul' da bulunan Selim Giray'ı Kırım Hanı tayin ederek, başkent Bahçesaray'a gönderdi. Bu iki Han arasında mücadeleler oldu ve Selim Giray mücadeleyi kaybedince İstanbul'a döndü. Osmanlı Devleti Rusya ile yeni bir savaşa başvurmak istediyse de, Fransa'nın araya girmesiyle bundan vazgeçti. Ve 10 Mart 1779'da Rusya ile yaptığı Aynalıkavak Antlaşması ile , Şahin Giray'ın Hanlığını tanıdı. Fakat Ruslar da asker­lerini geri çekeceklerdi. Ne var ki, Ruslar Şahin Giray vasıtasiyle Kırım'a nüfuz et­meye devam ettiler ve nihayet 1783'te Kırım'ı işgal ve Rusya'ya ilhak ettiler.
Küçük Kaynarca:
Kaynarca Antlaşması'nın en önemli maddeleri, 2., 7. ve 14. maddelerdir. 2. madde ile Kırım Hanlığı'nın bağımsızlığı, yani Osmanlı Devletine olan bağlılığına son verilmesi kabul ediliyordu. 7. ve 14. maddeler ile de, Rus elçisinin Ortodoks uyruklar hakkında Osmanlı Devleti nezdinde yapacağı başvurular nazarı itibare alınacaktı ki, bu 7. madde, bundan sonra Rusya'ya, Ortodoks uyrukları bahane ederek Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmasına ve Ortodoks'ların "koruyucusu" rolünü oynamasına imkan sağlayacakur. 14. madde ile de, Rusya, İstanbul'da, bü­ tün Ortodoksların yararlanacağı bir bir kilise yapurma hakkını da elde ediyordu ki, bu yetki, adeta, 7. madde ile aldığı yetkinin bir tamamlayıcısı olmaktaydı. Antlaşmanın 11. maddesi ile de, Rus ticaret gemileri Boğazlar' dan serbestçe gelip geçecekler ve Ruslar bu amaçla münasip görecekleri Osmanlı kıyılarında konsolosluk açabileceklerdi.
Reklam
Kitlelerin iktidar diye gördükleri birer gölgeden ibaret...
Türkiye'nin 4-5 katı büyüklüğündeki Osmanlı Devleti'nin 11. Abdülhamit Dönemi'nin tamamında Mülkiyeli memur sayısı 38.000 civarındadır. 2017 yılında Türkiye Cumhu- riyeti'nin MİT hariç memur sayısı ise 3 milyon 341 bin 358 iken; emekli, dul, yetim, malullük ve ölüm aylığı alanların toplamı ise 12 milyon 324 bin 186 kişiyi buldu. 2018 Ağus- tos verisi.) 45 Ancak devletlerin her ay bu kadar büyük bir kitleye maaş ödeyebilecek kaynakları -5-6 sömürgeci ülke hariç yoktu. Hala yok. Bunun için büyük tefecilere, sermayeye gittiler ve her ay maaşları ödemek için borç istediler. Büyük tefeciler de onlara kendi şartlarını kabul etmeleri -yani ülkenin kay- naklarını onlara açmaları- halinde bu parayı temin etmeyi kabul ettiler. Karl Marx daha 1800'lerde "... bunu kabul ettiklerinden beri iktidarlar, zenginlerin idare kurulundan başka bir şey değiller... Onlar, çoktan sermayenin tarafına geçtiler... Kitlelerin iktidar diye gördükleri birer gölgeden ibaret... İktidarlar meşruiyetlerini bu ilişkiyi gizleyebilmek- ten alırlar" diyordu.
Sayfa 27
Selçukluların Ankara'daki İlk eseri Alaaddin Camii
Selçukluların Ankara'daki ik Camii Sultan Alaaddin Camii Camii yapılmadan önceki namaz kılınan Mihrabı. Ankara Ankara kalesi eteği Anadolu'da Selçuklu eserleri. Sultan Alaaddin Camii Osmanlı Devleti padişahı Orhan Gazi Sultan ikinci Murad han ve Sultan İkinci Abdülhamid Han dönemlerinde tadilat görmüştür. Camii avlusunda camiinin ilk imamı Horasan erenlerinden (Selçuklu ordusu görevli) zâtın kabri bulunmaktadır, (Mevlâ rahmet eylesin)
Şah İsmail, Anadolu'daki Alevileri iyiden iyiye kendisine celp etmek için buraya kendi adamlarını gönderip propaganda yaptırıyor ve el altından Osmanlı Devleti aleyhine geniş bir isyan hazırlıyordu.
Talip Küçük

Talip Küçük

@_talipk_
·
11 Mayıs 10:30
Şah İsmail'in Anadolu'daki faaliyeti
Şah İsmail, teşkil ettiği askerlerine kırmızı çuhadan taclar giydirdiğinden dolayı onun taraftarlarına Sürhser yani Kızılbaş denilmiş.
Sayfa 229 - Türk Tarih KurumuKitabı okuyor
·
Puan vermedi
Devlet-i Aliyye - Klasik dönem
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem, Osmanlı Devleti'nin yükselişini 17. yüzyıla kadar olan siyasal tarihi ve toplum, ekonomi gibi konuları ele alarak iki bölüme ayrılmış bir kitap. Tarih meraklıları için önemli bir kaynak olmasına rağmen, tarihle arası pek olmayanlar için yoğun bilgi içeriği zorlayıcı olabilir. Ancak, genel tarih anlayışını geliştirmek isteyen herkesin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Kitap, notlar alıp araştırmalar yapmak için sık sık durup dikkatinizi dağıtabilecek nitelikte. Çokça tavsiye ederim. Halil hocammm <33
Begüm Selin Arslanbas
Begüm Selin Arslanbas
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Halil İnalcık
Halil İnalcık
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)Halil İnalcık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20102,567 okunma
Reklam
Kimi aydınların, Balkan savaşlarından sonra Osmanlı Devleti'nin, artık esas itibariyle Türk ve Araplardan oluştuğuna bakarak, Avusturya - Macaristan modelinde olduğu gibi, bir Türk - Arap imparatorluğu haline getirilmesini düşündükleri anlaşılıyor.
Osmanlı ruhunu taşıyoruz hala :)
Kuşkusuz yoğurt/ekşi süt Anadolu insanına hiç yabancı değildi. Yoğurt, Türk köylü sofralarının değişmez aşı yiyeceğiydi. Dünya yoğurdu keşfederken Osmanlı Devleti elindeki hazi­neden habersizdi.
115 syf.
8/10 puan verdi
İslam peygamberlerinden biri olan Hazreti Davut altı köseli yıldızı kendi resmi yazışmalarında kullanmış yine kendisi gibi peygamber ve hükümdar olan oğlu Hazreti Süleyman da babasından miras olarak aldığı mührü aynı şekilde her eserine basmıştır.Osmanlı imparatorluğu başta olmak üzere tarihteki bir çok İslam devleti de altı köseli yıldız İslami
Âlem-i İslâm Yazıları -II- Filistin
Âlem-i İslâm Yazıları -II- FilistinTaha Kılınç · KETEBE · 2023317 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.