Yakup Kadriyi henüz bu kitapla okumaya başladım. Hem hayran kaldım, hem de kendimden, çağımızın Türk düşüncesinden birçok önemli düşünce buldum.
Gençliğimin tam da bu safhalarında bu kitaba denk geldiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Tam da "bu ülkeden gitmeli mi, yoksa kalıp mücadele mi etmeli" ikilemleriyle kıvranırken, yıllar öncesinde bu ülkenin doğum sancılarını bizzat çekmiş olan bir insandan o dönemin insanını, manzaralarını dinledim.
İçimde biteviye kavgaya tutuşan "Türk entelektüeli olmayı ve bu ülkeyi miras aldığından daha iyi ve gelişmiş bir yer olarak bırakmayı hedefleyen bir genç" ile bütün bunları daha iyi yaşam şartları, barış ve huzura tercih edecek genç; gerek yeniden münakeşe etti, gerek birbirine hak verdi. Velhasıl bu roman hem düşünce dünyamı, hem de üstünde yaşadığım ülkenin ruhunu anlamakta idrakimi genişletti.
Türkiye insanı olarak hep dilimize pelesenktir ki "Geri kaldık yahut geri bırakıldık!" "Türkiyedeki cehalet yadsınamaz bir hakikattir." sözlerini ya duyar ya da biz aksederiz. Sahiden nedendir bu geri kalmışlık, müsebbibi kimdir? Suçu nerde ve kimde aramalıdır?
Hem bu soruları sormak, hem de bu sorulara Yakup Kadrice yanıtlar bulmak için çokça değerli bir eser.