Beni bu kadar çok etkileyen bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum doğrusu. Gerçek olay olması belki de bu denli duygulandırdı. Savaşlar yüzünden ölen yüzlerce binlerce insan... Onların açtığı yaralar... Atılan atom bombaları yüzünden ölen, yaralanan insanlar... Ya da ölmeyip de 10 yıl sonra etkisini gösteren lösemi hastalığına yakalanan SADAKO... Asıl beni etkileyen ise Sadako'nun hiç bitmeyen umudu, neşesi, hayalleri... Ne desem ne anlatsam az kalır. Kitabın sonunda kendimden utandım. Umut etmeyi unuttuğum zamanlardan, uçurumun eşiğine bile gelinse nasıl yaşanacağını bilmediğim için utandım. Sadako, hasta olmasına rağmen umudunu asla yitirmeyen, hastalığa teslim olmayan biri. Evet evet, son nefesine kadar bitmeyen bir umuttan bahsediyorum. Öldükten sonra 1000 adet turnasıyla beraber gömülebilmesi için geri kalan 356 turna kuşunu sınıf arkadaşlarının yapması ise büyük bir olay. Ayrıca ülke Sadako'dan hic vazgeçmeyip onun anısına heykel yaptırıyor ülkeye. Elinde bir adet turna kuşuyla beraber tabiki. Sadako'nun anısına Katlanmış Turna Kulübü bile kuruluyor. Her yıl 6 Ağustos'ta Sadako'nun heykelinin altında binlerce turna kuşu yapıp dilek tutuyorlar. Mutlaka ama mutlaka okuyun, okutun...
BU BİZİM HAYKIRIŞIMIZ, BU BİZİM DUAMIZ; HÂKİM OLSUN DÜNYAYA BARIŞ!!!
Keşke ölüm düşüncesini tamamen kafamdan atabilsem, diye düşündü. Ancak bunun, yağmurun yağmasını engellemeye çalışmaktan farkı yoktu. Dikkatini ne zaman başka bir şeye verse, ölüm düşüncesi sinsice geri dönüyordu.