Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Samet Onur

Alınmak İçin Sebep Çok
Anlayacağınız, eğer her sabah, alınacak bir şeyler bulmak üzere uyanırsanız, bulursunuz. Benim tavsiyem: Bunları aşın. Başka insanların sizi rahatsız, huzursuz ve sinir edeceği, kızdıracağı ve öfkelendireceği gerçeğine alışın. Hoşlanmadığınız sözlerle, mimik ve görüntülerle karşılaşacaksınız. Ama ne olmuş? Artık Bay Rogers'ın mahallesinde yaşamıyorsunuz. İşte, size sürekli alınmaktan vazgeçmek için geçerli bir sebep daha: Çok yorucu. Tüm o gücenmelerle başa çıkmak insanı tüketir: 7/24 gücenmek zordur. Eğer alıngan hücreleri aklınıza davet ederseniz, onlar oraya yerleşir, arkalarından ortalığı toplamaz ve etrafta ne var ne yoksa yiyip bitirirler. Neden izin veresiniz?
Sayfa 98
Reklam
Çocuklara Öğretilen Ne?
Burada bir kalıp var, çünkü çocuklarımıza iyi iletişim kurmayı ve nasıl davranacaklarını öğretmeyi aklımızdan bile geçiremiyoruz. Beslenmeyi öğretmek yerine, okullar yemekleri yasaklıyor (sanıyorlar ki okulda kola makinesi olmazsa, çocuklar başka yerden bulup içemezler); eleştirel düşünmeyi öğretmek yerine, sıfır tolerans sunuyorlar. O yüzden, bazı eğitmenlerin, onlardan centilmenliği öğretmelerini istemeyi düşünmelerinin çok fazla şey istemek olması, şaşırtıcı değil.
Sayfa 73
Adaletsizliği Kontrol Edemezsiniz Ancak Tepkilerinizi Kontrol Edebilirsiniz
Dünyanın adaletsizliğini kontrol edemezsiniz. Kontrol edebileceğiniz tek şey, nasıl tepki verdiğinizdir. Tepki veriş şekliniz, nasıl bir insan olacağınızı belirler. “Bir insanın elinden her şeyini alabilirsiniz,” diyor yıllarca toplama kampında kalıp hayatta kalmayı başaran Viktor Frankl, “bir insanın son özgürlüğü, belirli koşullar altındaki
Sayfa 25-27

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Savaş Tam Bir Saçmalıktır
Savaş tam bir saçmalıktır. İnsanoğlu binlerce yıldır aralarındaki ayrılıkları birbirini yok ederek çözmeyi seçmiştir. Birbirimizi yok etmeye kalkmadığımız zamanlarda ise, bir dahaki sefere yok edebilmek için daha iyi bir yol bulmaya muazzam enerji ve zaman harcarız. Şöyle bir düşününce, oldukça tuhaf geliyor.
Sayfa 109
İnanca Yapılan Yatırım ve Direnç İlişkisi
Festinger bunlardan ne sonuç çıkarıyordu? Bir inanç kümesine ne kadar çok yatırım yaparsanız -o inanç uğruna ne kadar çok özveride bulunursanız- yanıldığınızı gösteren kanıtlar karşısında o kadar dirençli olursunuz. Asla pes etmezsiniz. Çabanızı ikiye katlarsınız.
Sayfa 100
Reklam
Alan Bombalamanın Etkisine Dair
Öyle anlaşılıyor ki, insanlar beklendiğinden çok daha zorlu ve dirençli çıktılar. Ve yine anlaşılıyor ki, eğer bir ülkeyi gece gündüz bombalarsanız, bombaladığınız kişiler pes edip inançlarını yitirmiyorlar. Hatta belki de sizden, düşmandan daha çok nefret eder hâle geliyorlar. Alan bombalamayı savunanlar yapılan bombardımanın etkisini tarif ederken şu tabiri kullanıyorlar: Evsiz bırakma. Sanki bir ev içindekilere dokunmadan yok edilebilirmiş gibi. Oysa evim giderse, hükümetime daha bağımlı hâle gelmez miyim ya da hükümetimi destekleme eğilimim artmaz mı?
Sayfa 60
Hava Kuvvetlerinin Savaştaki Gücüne Dair
Fairchild'ın çıkardığı sonuç şöyleydi: "Doğru noktalara isabet eden on yedi bomba tüm metropol bölgesini tümüyle elektriksiz bırakmasa da, enerji dağıtımını önleyecektir!" On yedi bomba! Klasik akla kalsa, tüm şehir bombalanacaktı - bunun üzerine dalga dalga maliyetli ve tehlikeli bombalama akınları eklenecekti. Fairchild'ın göstermek istediği şuydu: Koca bir kenti tek bir darbeyle etkisiz hâle getirmek için aklınızı ve Norden'in bombalama vizörünü kullanmak dururken, buna ne gerek var? Pape bana dedi ki: Kesinlikle tek başına bombacının ya da yalnız hava gücünün savaşı kazanacağına inanıyorlardı. Üstelik savaşı kazanarak, kara ordularının yıllarca çarpışıp durduğu ve insan öğüten siperlerde milyonlarca kişinin telef olduğu Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi bir kitlesel kırımı önleyeceklerini düşünüyorlardı. Donald Wilson'un neden yarı şaka yarı ciddi, Maxwell'de neler döndüğünü bilse Ordu'nun Bombacı Mafya ekibinin tamamını hapse tıkacağını söylediğini şimdi daha iyi anlayabilirsiniz. Bu adamlar Ordu'nun parçası oldukları hâlde, Ordu'nun geri kalanının geçersiz ve eskimiş olduğunu söylüyorlardı. Kanada sınırına, ağır toplar, tanklar ve akla gelebilecek her türlü silahla desteklenen yüzbinlerce asker yığabilirdiniz ama bombacılar bunların ve bütün konvansiyonel savunma hatlarının üzerinden uçarak geçer ve sınırdan yüzlerce kilometre uzakta özenle seçilmiş birkaç hava akınıyla düşmana ağır bir darbe vurabilirdi.
Sayfa 49
İkinci Dünya Savaşı'nın En Pahalı 3 Girişimi
İkinci Dünya Savaşı'nın en pahalı süper girişimi Süper Kale diye tanınan B-2 bombardıman uçağıydı. İkinci en pahalı adım ise, dünyadaki ilk atom bombasını icat etmek ve üretmek için o güne kadar eşi görülmedik yoğun çabalarla hayata geçiren Manhattan Projesi'ydi. Peki ya en pahalı üçüncü proje neydi? Ne bir bombaydı, ne bir uçak, ne bir tank, ne bir silah ve ne de bir gemiydi. Norden'in bombalama vizörü . Carl Norden'in müşkülpesent hayal gücüyle tasavvur ettiği yirmi beş kiloluk analog bilgisayardı. Peki, bir bombalama vizörüne neden bu kadar para harcandı? Çünkü Norden savaş tarihinin gelmiş geçmiş en güçlü hayallerinden birini temsil ediyordu: 9.000 metreden turşu fıçısını bombayla vurabilsek, orduya ihtiyacımız kalmazdı. Savaş alanları gençlerimizin cesetleriyle dolmaz, şehirlerimiz yerle bir olmazdı. Savaşı tümüyle dönüştürebilirdik. Hızlı, kesin ve neredevse kansız bir hâle getirebilirdik. Neredeyse.
Sayfa 33
Dinin Günümüzdeki İşlevi Üzerine
Tüm dinler arasında en yaygını olan "popüler din", metafizik ayrımlarla hiçbir zaman çok fazla ilgilenmedi ve çağlar boyu ana prensip olarak hayatın kaygılarından, hastalıktan, felaketlerden, sefalet ve açlıktan kurtulmak adına gerçekçi yollar bulmaya odaklandı. Antik dönem Zenginlik Tanrısı Tsai Shen'in ideolojik trendlerden
Sayfa 121
Hoşgörü Günümüzde Daha mı Fazla?
18.Yüzyılda İngiltere Kilisesi, üyelerinin şahsi inançların sorgulamayı bıraktı ve bir “özgür düşünce platformu” haline geldi; ayin, doktrin ve kilise organizasyonuna dair ince detayların yalnızca ahlaki davranışları önemseyen Tanrı nazarında “fark yaratmayacak unsurlar” olduğu hükmüne varılmıştı. ABD'de kendi döneminin en ünlü vaizi Henry Ward Beecher (1833-77), hayırseverliğin inançtan daha önemli olduğunu söylüyor ve inançsızlığı dışlamanın da Hıristiyanlık olmadığını öne sürüyordu. Günümüzde insanlık, kendini daha “hoşgörülü” hale geldiği şeklinde tasavvur ediyor olabilir; ancak eski bir geleneği bulabileceği her yerde kutsal olanı bulma geleneğini kaybediyor. Birçok dogma, bir zamanlar olduğundan daha yoğun ve daha katı.
Sayfa 120
Reklam
Dinin Dönüşümü
Din eskiden şiirseldi. Ancak baskılar altında nesre dönüştü. Bilimle aynı boks ringine girdiğini düşündü ve tanınmaz hale geldi.
Sayfa 118
Dinin Amaçlarından Biri
Dinin başlıca amaçlarından biri, insanların daha eğitimli hale geldikçe daha çok şüphe sahibi olmaları karmaşasını hafifletmektir.
Sayfa 112
Merak Bilgiyle Birleşmeli
Bir keresinde İran'ın önde gelen Şii liderlerinden biriyle bir görüşmem olmuştu. Yaklaşık bir saat boyunca batı dünyasının işlediği kabahatlere verdi veriştirdi. Sözlerini bitirdiğinde öfkesi kaybolmuştu; gülümsedi, elini bana attı ve “tekrar görüşmeye gelmeliyim” dedi. “Neden?” diye sordum. “Çünkü sen beni dinledin.” Bu iyi niyet gösterisi, bu bir tek yorum, ilkeler yüzleştiğinde genellikle saklı kalan insani bir pencere açtı. Anlaşmazlığı hemen o anda meraka dönüştürdü. Ancak tek başına merak duymanın yalnızca bir kapının açılması, bir başlangıç olduğunu biliyorum; merak, bilgiyle birleştirilmediği sürece hiçbir yere götüremez bizi. Dinlemek yeterli değil; anlamak, bilgi toplamayı, okumaya ve incelemeye dayanan bir hazırlık gerektirir, böyle insan anlayışsız bir yabancı olmaktan çıkar. Anlaşılabilmek için kaygıları açıklığa kavuşturan fikirler sunmak ve yaklaşımını paylaşmadığımız kişilerin düşünceleriyle bir ahenk yaratmak gerekir. Anlamak, anlaşmazlığı ortadan kaldırmaz, ama anlaşmazlığı zenginlik veren bir deneyime dönüştürür; insanda, insanlığın çeşitliliğinin gizemli dünyasına kabul edildiğine ve yalnızca kısmen yaşıyor olmaktan kurtulabileceğine dair bir his yaratır. Dinler içindeki ve arasındaki tüm acı münakaşalara rağmen, Şii geleneğinin en temel özelliklerinden birinin kişisel yargılara saygı duymak olduğunu ısrarla söyleyen Şii liderle yaşadıklarıma büyük değer veriyorum. İdealler çok ender gerçekliğe dönüşür; ancak bu düşünce, göz ardı edilmemesi gereken bir yol göstericidir aslında.
Sayfa 110-111
Dinlerin Rakip Olması
Peki bu, farklı dinlere mensup dindarların birbirlerini takdir edebilecekleri ve ortak yönlerini fark edebilecekleri anlamına mı gelir? Hayır, insanların dinini değiştirmeyi inancın önemli bir bölümü haline getirmiş dinler, yürekleri ve zihinleri ele geçirme yarışında birbirlerine rakiptirler.
Sayfa 109
Dindar ve Dindar Olmayanlar Arasındaki Mizaç Farklılığı
İslam ve Hıristiyanlık arasında bir medeniyetler çatışması yok aslında, her birinin kendi içinde hayaller çatışması var. İkisir de, ideallerini nasıl yorumlayacaklarına dair kendi içlerin sonsuz çatışmaları var; çünkü çok büyük bir mizaç çeşitliliğine sahipler. Çoğu medeniyet ve çoğu din, içsel olarak iki vizyon arasında çatışma yaşamıştır. Bunlardan biri, medeniyeti şehir-kale olarak gören yaklaşımdır, duvarlarla çevrilidir, kendisini barbarlara karşı korur ve dış dünyanın kötülüklerini reddeder. Diğer yanda ise şehir-liman yaklaşımı vardır, her daim sahip olmadığı şeyin peşindedir, yabancılarla ticaret yaparak da iyi bir yaşamın yollarını arar ve nereye götüreceği konusun fazla endişeye kapılmadan yenilikleri ithal eder. Bu, yaşamı basitleştirilmiş halde isteyenlerle, yaşamı farklılık ve karmaşık karışımı olarak kabul edenler arasındaki ayrımdır. Kendilerinden ne beklendiğini bilmek isteyenlerle kendi çözümlerini üretmek isteyenler, itaat edilmesi gereken temel yasalar ve metinlere sahip olmaya değer verenlerle sorgulayan, tartışan ve direnenler arasındaki ayrımdır. Diğer yandan, insanların farklı durumlarda değişken yaklaşımları olduğu için, ayrıca yaptığı, söylediği ve düşündüğü her şeyde tamamıyla dindar veya tamamıyla dünyevi davranan çok az kişi olduğu için, aralarındaki çatışmalar çarpışmadan ziyade birlikte ama uyumsuz çalan çanlar gibidir.
Sayfa 107-108
2.147 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.