Kitap klasik rus edebiyatı konulu, akıcı bir üsluba sahip bir kitap. Kitapta asıl dikkatimi çeken iki kızın birbirine olan içten içe gizli aşkı oldu. Hiç beklemediğim bir olaydı. Ayrıca Dostoyevskinin yarım kalan bir romanı. Kitabı bitirdiğinizde hissedebiliyorsunuz bunu. Eğer yarım kalmasaydı
Anna Karenina 'yı sollarmış hissiyatı doluyor içinize. Okurken gözünüzden bir kaç damla düşebilir. Zaman geçirmek için güzel bir kitap.
Dorian Gray'in Portresi'ni ilk okumaya başladığınızda sıradan bir kitap okumadığınızı anlıyorsunuz. Fakat fikrimce aşırı abartılan bir kitap. 8/10'luk bir kitaba dünyadaki tek kitapmış gibi davranılıyor. Konu orijinal. Türkçeye çevirilen versiyonunda ressamın Dorian'a olan aşkı gizleniyor tabii. Araştırınca biraz daha, şaşırmadığım bir bilgiydi. Şimdi asıl konumuza dönelim: Lord Henry. Başta ressamla olan dostluğu dikkatimizi çekse de Dorian'ın hedonist ve kısmen kötücül bir bakış açısına sahip olmasını sağlayan karakterimiz. Şu ana kadar karşılaştığım hedonizmi temsilen en iyi karakterdir kendileri. Gerçekten de söylediklerine bakarak bakış açısının iyi yansıtılmış olduğunu kolayca fark edebilirsiniz. Duvarımda Lord Henry alıntıları bolca bulunuyor. Demem o ki kitaptaki en derin karakterin Lord Henry olduğunu düşünüyorum. En azından bazı şeylerin farkında. Dorian ise klasik dışının güzelliği yüzünden içini güzelleştirmeye gerek duymayan insan tiplemesi. Bu yüzden Dorian'ı sevmiyorum. Sığ geliyor. Kitabı okumanızı öneririm.