Stefan Zweig'in en sevdiğim romanlarından bir tanesi. Ülkesindeki ki savaştan kaçarak İsviçre'ye giden, kendi içinde özgürlük mücadelesi vermeye çalışan bir ressamın bir oturuşta okunacak oldukça kısa ve akıcı hikayesi. Konsolosluğa gitmeden önce söyleyeceklerini senaryolaştırıp defalarca tekrar etmesi de en güzel kısmı kendimce. Ayrıca ana karakter Ferdinand'ın tüm hislerini çok güçlü bir şekilde hissediyorsunuz. Mutlaka okunması, okurken sorgulanması gereken eserlerden biri olduğunu düşünüyorum.
"Hiçbir şey için mecbur değilsiniz, özgürsünüz, her şey için de fırsatınız var ancak bunun farkında değilsiniz”
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,9bin okunma
“Siz sevemezsiniz adaşım, siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler, siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler… Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz…”
Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?
'Herkese yürümüşsün caddeler boyu, bana gelince yorulmuşsun. Oysa ben o elleri milyonlarca elin arasından tanırdım..
Kimdim ki ben senin gözünde?
Yüzlercesi arasından sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası..'
'Kavga devam etmek zorunda', diye ısrar etti Jim. 'Kavga ancak insanlar kendi kendilerini yönettiği ve emeğinin karşılığını aldığı zaman sona erer'.
'Demek bu kadar basit', diye iç çekti doktor. Bende bu kadar basit düşünmeyi ne kadar çok isterdim..
Havacılığa, uçaklara, teknolojiye ve bilime ilgisi olan herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Menderes hocamızın kalemi gayet akıcı ve başarılı.
Hayat herhalde bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olmak icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı. Daha büyük ve daha insancıl..