Fırat
@tarkovskii
Kamu Personeli
Kapadokya/Konya
1706 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Fırat bir yorumu yanıtladı.
Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üslendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardı benliğimi..
…ve kitabı okumaktan vazgeçtim 🙈
Bu tür cümlelerinde Tezer Özlü'nün tüm faturayı kitaplara kestiği düşünülebilir hatta kabullenilmez de olabilir fakat, tüm bu pasajların karamsar bir arayış içinde sürekli sorgulayan ve kendini bir şekilde yaşamın, çağın, kentin, insanların dışına itmiş manif depresif haldeki birinin kendine varmak için iç hesaplaşması olarak yazıldığını ve bunu yaparken bizi de o hiç tanımadığımız kendimize götürdüğünü söyleyebilirim. Tezer Özlü bu satırlardan çok daha fazlasını vadediyor. Kararınızı sorgulayın derim :)
1 sonraki yanıtı göster
Dayanılmaz yaşamdan kaçılacak tek köşe gene kitaplardı..
Bir kentin sokaklarında yürüyebilmek.. Kentlerin sokaklarında yürümek yaşamın en güzel armağanlarından biri. Senin yaşadığın kentte bombalar patlamasa da yürünecek sokak kalmadı. Kaldırımları, yaya yollarını, havayı, gökyüzünü, vitrinleri, deniz yüzeyini arabalar ve siyah bir kalabalık kapladı. Sana kendi kentinden daha yabancı bir kent var mı. Derinliğini bu denli sevdiğin ve anını yaşayamadığın, giderek bırakıp attığın, uzaklaştığında yalnız bir tek resmini algıladığın o derin kent..
Fırat bir yorumu yanıtladı.
***
Kalbin ki susarak neler neler söyledi
En güzel şiirler bile uzaktı ona
***
Sayfa 91 - Everest yayınlarıKitabı okudu
68 kuşağına ve biz gelecek kuşaklara ideolojik anlamda Hüseyin inan'dan başka böylesine katkı sağlayan biri varsa o da açık ara Sinan Cemgil'dir. ODTÜ'de bir yerlerde Sinan konuşacakmış dediklerinde salon hınca hınç dolar, henüz ülkede çevirisi olmayan Latin Amerika ve Sovyet devrimlerini anlatan kitaplardan okuduklarını, düştüğü şerhleri ve anlatacaklarını binlerce kişi merakla dinlermiş. Mekanı Cennet olsun.
youtu.be/ieuxtVI-uPg?si=...
Okur Takip Önerileri
Fırat bir yorumu yanıtladı.
Bir edebiyatçı otuz yıl yazar, sonra bunca yıl niçin yazdığını kendisi de bilmez. Ben edebiyatçı falan değilim. Olmak da istemiyorum. Ruhumun derinliklerini, duygularımın güzel anlatımını edebiyat pazarına sürmeyi de uygunsuz, çirkin bir davranış sayıyorum..
Ama üzülerek şunu da sezinliyorum, duyguları hiç anlatmadan, düşünceleri (belki en bayağılarını bile) söylemeden de olmayacak: Kişi yalnızca kendi için bile yazmış olsa, edebiyatın onun üzerinde ne kötü etkisi olduğunu görüyorsunuz işte... Düşünceler pek aşağılık, bayağı bile olabilirler. Birinin değerli saydığı bir şey başkalarınca son derece değersiz sayılabilir.
3 önceki yanıtı göster
Dostoyevski'nin romanlarında, onun sessiz çığlığı, yarattığı karakterlerle kaynaşıp birleşirken; kimi zaman da tüm bu diğer seslerin, onun sesini bastırdığı görülebiliyor. Dolayısıyla bu söylediklerine Dostoyevski'nin katılma ihtimali bir hayli fazla :)
302 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Oğuz Atay'ın Eylembilim'i, Yusuf Atılgan'ın Canistan'ı ya da Kafka'nın klasikleşen Dava ve Şato adlı seçkileri gibi Aydaki Kadın da Tanpınar'ın tamamlayamadığı, sürekli tenkite muhtaç olduğunu düşündüğü eserlerinden biri. Tıpkı Mahur Beste gibi.. Eylembilim/Günlük ilişkisinden mi bilmiyorum ama bu tür henüz tamamlanmamış eserlere, yazarın yayınlanmış diğer romanlarına ışık tutması beklenen notlar bütünü olarak yaklaşıyorum çoğu zaman. Hatta üvey evlat muamelesi yaptığım da söylenebilir. Ama Aydaki Kadın için konuşmak gerekirse halt etmişim! Tanpınar sen başka bir şeysin... Dönemin dikotomisinin esiri olmadan salt edebiyat üretip zamandan bağımsız ''bugünün ve herkesin'' yazarı olarak kalabilmek zor iş gerçekten.