Her yörenin kendine has bir şivesinin olmasındaki evrensel yön, hayatı gelişine göre yaşayan insanların teklifsiz konuşmalarıdır, birbirine benzeyen varlıkların çeşitliliği, hayat tarzlarının karman çorman, art arda dizilişi, halklar arasındaki farklar, ulusların zenginliğidir.
Kendi kendimizin ebedi yolcuları olarak, bizim için olduğumuz şeyden başka manzara yoktur. Hiçbir şeye sahip değiliz, çünkü kendi kendimize sahip değiliz. Hiçbir şeyimiz yok, çünkü hiçbir şey değiliz. Hangi ellerimi uzatayım, hem hangi evrene doğru? Çünkü evren, bana ait değil: Ben, evrenim.
"Kimse ile açık ve teklifsiz görüştüğünü, içi isteyerek güldüğünü, hiçbir şeye kuvvetli bir alaka gösterdiğini görmüyordum. Bu genç kadının mahzun, mağrur ve kapalı bir ruhu vardı."
Aileyi bir arada tutan şey yakınlıktır. Menfaatsiz, teklifsiz, hesapsız, maskesiz, sadece kendi olmanın tatlı huzuru. Ev yuva olmaktan çıkarılıp bir eğlence merkezine veya bir pansiyona dönüştüğünde, herkesin başının çaresine bakması gerekecektir. Soğuyan insan ilişkileri aileyi de muhasara altına almış bulunuyor ama yapmamız gereken, geçmişin yasını tutmak yerine, insan olmanın özüne sadık kalmak. Bu da evi yeniden sıcak bir yuva olarak tesis edebilmekle olur.
“Konuşabileceğin biri varsa 'yalnız' degilsindir, dertleseceğin biri varsa 'arkadaş'ın, hemhal olacağın biri varsa 'dost'un var demektir. Ama teklifsiz sükûnet içinde birlikte ağlayabileceğin biri varsa o, 'sensin'...”
İhsan Fazlıoğlu
Zahmetsiz kazancın ve menfaatin iğrenç olup olmadığıysa başlı başına bir sorun. Burada bunun tahliline girişecek değilim. Bende de fena hâlde kazanma isteği olduğu için, salona girdiğimde bütün o hırs, isterseniz hırsın iğrençliği deyin, gayet makul, hatta tanıdık geldi. İnsanların merasimi bir yana bırakıp birbirine teklifsiz davranabilmesi harika bir şey. Kendi kendini kandırmanın âlemi var mı? Ne gereksiz, ne beyhude bir çaba!
Konuşabileceğin biri varsa "yalnız" değilsindir, dertleşeceğin biri varsa "arkadaş"ın, hemhal olacağın biri varsa "dost"un var demektir. Ama teklifsiz sükûnet içinde birlikte ağlayabileceğin biri varsa o, sensin.
“Konuşabileceğin biri varsa 'yalnız' degilsindir, dertleseceğin biri varsa 'arkadaş'ın, hemhal olacağın biri varsa 'dost'un var demektir. Ama teklifsiz sükûnet içinde birlikte ağlayabileceğin biri varsa o, 'sensin'...”
İhsan Fazlıoğlu
Bu kitabın yazarı Byung-Chul Han Güney Koreli bir filozof ve kültür kuramcısıdır. O da anlaşılıyor ki benim gibi toplumsal fanusun çatlamasından epey sancı çekmektedir. Kitapta toplumdaki mahremiyet algısının yok oluşunu, bedensel teşhirciliğin sökün edişini, pornografinin hüküm sürünüşünü sosyolojik tespitlerle irdeliyor ve eleştiriyor. Bunu bir anlamda toplumsal ve kültürel şeffahlık hali olarak adlandırmaktadır. Pornografi kadınları tamamen eşyalaştıran, mastürbasyon malzemesi haline getiren ve onların kokuşmuş bedenlerinin suretini yeryüzüne yayarak bir teşhir bozgunu meydana getirmektedir. Enformatik bozgun ile her ne kadar kendimizi "özgür" addetsek de aslında toplumsal şeffahlığın kuşatması altında özgür iradeleri manipüle edilmiş bireylerden oluşan bir yığınlaşmayı meydana getirmekteyiz. Bu da teklifsiz ve laubali, anti-kutsalcı bir kültür fenomenini oluşturmaktadır.
Şeffaflık ToplumuByung-Chul Han · Metis Yayıncılık · 20172,094 okunma
Şu öğütlerimi de yaz kafana:
Düşüncelerinin ağzı dili olmayacak;
Aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok;
Teklifsiz ol, bayağı olma;
Dostların arasında denenmiş olanları
Çelik halkalarla bağla yüreğine.
Ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da
El üstünde tutup elini kirletme.
Kavga etmekten sakın, ama ettin mi de
Öylesine et ki korksunlar senden.
Herkese kulağını ver, sesini verme.
Herkese akıl danış, kendi aklını sakla.
Kesenin elverdiği kadar iyi giyin,
Zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin.
Çünkü kıyafet insanın mihengidir çok kez:
(...)
Ne borç ver ne de borç al; çünkü borç vermek
Çok kez hem paranı yitirmektir hem dostunu.
Borç almaksa tutum gücünü yıpratır.
Her şeyden önce de kendi kendinle doğru ol
O zaman, gece gündüze varır gibi,
Sen de aldatmaz olursun kimseyi.
Güle güle. Dualarım öğütlerim seninle olsun.
Hep gitmeler yurduyuz,
Teklifsiz bir baharda dala ilk kuş konmadan
Kırmışız asumana uzanan ince dalı
Çığ düşmüş koyakların ahı yankılanmadan
Evvelden sırlamışız vuslata giden yolu
Ne hazin
Ne münhezim içimizdeki iklim
Ne şefkatten bir ses var