Öncelikle, zamanında babamın kitaplığından aşırıp kendi kitaplığıma dahil ettiğim, lakin yıllar boyunca tozunu almak dışında başka bir ilişki kurmadığım bu değerli eseri, bir etkinlik marifetiyle elime alıp okumamı sağlayan değerli okur dostlarım
hazret-i ömer olsa ağzımı yüzümü dağıtırdı
iftar sonrası çay ve sigaralardan
hazret-i ali kale bile almazdı şu bitirme tezini
bir evsizle çorba içecek kadar cesur olmadığım duyulsa
ensar kız vermezdi
medineli çocuklar
tebessümler fırlatırdı nefsim kanayana dek
tenimi ilk gazvede bırakıp kurtulmak belki
bakışlarıma mescidin kumları bile fazla
bir
Amerika'da bir lisansüstü ögrencisi bir yaz mevsimi süresince her gün üzerine siyah-beyaz çizgili bir tişört giyerek Harvard futbol sahasına gider. 15 dakika boyunca sahaya bir baştan diğer bir uca yürüyerek yerlere kuş yemi serper. Bu arada cebinden bir hakem düdüğü çıkartıp öttürür. Yağmur, çamur demeden her gün aynı saatte aynı hareketleri törensel bir ciddiyetle yapar.
Derken sonbahar gelir, futbol mevsimi
başlar. Harvard futbol takımının ilk maçı oynanacaktır. Siyah-beyaz tişörtlü hakem başlama düdüğünü çalar ve o anda yüzlerce kuş sahaya hücum eder. Doğal olarak maç ertelenir. 🕊️⚽👀🙇
#alıntı
--Bana bak delikanlı, dedim, burası kasap dükkanı değil, kuyumcu dükkanı hiç değil.
Burada tişört satmıyoruz. Kitap satıyoruz. Alıp okuyasınız, akıllanasınız, bilinçlenesiniz, Hanyayla Konyayı bilesiniz diye.
evin anahtarını dükkanda, dükkanın anahtarını pastanede unuttum. pastaneye giderken elime tutuşturulan (annem kadını tarafından )çöp poşetini çöpe atacağıma yanımdaki yedek tişört poşetini çöpe salladım. çöp torbasıyla pastaneden dükkanın anahtarını alıp eve bıraktım, şuan nerede hata yaptım diye kapının önünde ibrahim tatlıses vari bir oturuşla sigara içimliyorum.
… Kendini iyice salmış, gün geçtikçe sararan açık yeşil bir tişört ve gri bir eşofman altıyla o koltuktan öbürüne sürünüyor, sızım sızım aşk acısı çekiyordu.
Gün batımı turuncusunun ışıklarının minik kum taneciklerinde itinayla korunduğu bir sahilde, adım adım yürüyorum.. Sanki biraz daha ilerlesem, güneşe dokunabilirmişim gibi..
Dalgaların sesi öyle ruha yakın, öyle özgür.. öyle heybetli! İnsana insan olan yönünü şefkatle hatırlatır gibi..
Nefes alıyorum sol yanımda bulanan çam rengi
yeni öyküm halley dergisinde yayınlandı, okursanız sevinirim
grigory zinoviev ile whapsapp yazışması
Balkonda kahvemi içiyor, sigaramı tüttürüyordum. Whatsapp’ıma bir mesaj geldi.
Gönderen kişi: Grigory Zinoviev. Bu da neyin nesi? Haha, haliyle rehberimde öyle biri yok,
kim bu takma adı kullanmış olabilir derken ve rehberimde olmayan birinin ismi nasıl
mesajlarda görünür diye kendi kendime sorarken,
Blue Jeans
Kot pantolon, beyaz tişört.
Odaya doğru yürüdüğünde bilirsin, gözlerimi yaktın.
James Dean gibiydi, gerçekten.
Ölmek için çok gençtin ve kanser gibi hastaydın.
Sen punk rock tarzıydın, bense hip hop'la büyümüşüm.
Ama sen bana favori kazağımdan daha çok yakıştın.
Ve aşkın ne demek olduğunu biliyorum, aşk incitir.
Ama ben hala