Dorian Gray'in Portresi ile tanımaya başladığım Oscar Wilde'ın hayatına bu kitapla bu kadar yakından şahitlik etmenin şaşkınlığını yaşıyorum. Wilde, yayınlanmak üzere yazmadığı bu mektupta Alfred Douglas'a hitap etmiş. Okurken bütün o cümlelerin içtenliğinden, gerçekliğinden, paragraflardaki serzenişten bu mektubun yayınlanmak üzere yazılmadığı apaçık görülüyor ancak tadı damakta kalan bu mektubu okurken insan deyim yerindeyse suçlulukla karışık bir haz duyuyor. Sanırım biri sadece bu kadar zorluğun ve acının içine atıldıysa, bu kadar aldatıldıysa veya bile bile aldanmışsa, bu denli sevmiş, savrulmuş, düşmüş ve kalkmışsa ve ancak ve ancak Oscar Wilde'sa böyle bir mektup yazabilir. Okurken cümlelerin ince ince işlenişinden bile zekasını haykıran bu adamın başına gelenlere ve bunlara karşı koyamayışına, adeta basiretinin bağlanmasına ama bununla beraber tüm çilesiyle bir "kavrayışla, kabullenişle, devam edişle" baş edebilmesine insan hayret ediyor. Bu kitap hakkıyla okunmaya değer ve akıllardan silinmeyecek bir klasik.