Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vatan için
Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik.
ÇÖL DESTANI
Çöle gömülen bir senelik Türk enerjisi, herhangi bir planın içine toplanır ve teksif olunursa, dört beş senede bir memleket yapmaya kafidir. Türk enerjisi, ancak, planlaşmış, nizamlaşmış, inzibatlaşmış bir çarka takıldığı zaman mucizeler doğurur. Hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı kahireye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş anadoluyu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanılmadı. Türk, harpte kullanılmış, kıymetlendirilmiş, destanlaştırılmış, Sulhte ise bırakılmıştır. "En iyi çelikten yapılan, demiri et gibi kesen bu kılıç, sulh kılıfının içinde paslandırılmış, tekrar fırsat çıktığı zaman kanda yıkanmış ve ateşte parlatılmıştır." Şöyle bağıranlar: -altın değer ormanlarımızı işlemiyor. -paha biçilmez madenlerimiz toprak altında yatıyor. -dünya değer mahsullerimiz tekniksizlikten ölüyor. Haksızsınız: biz, ormanlarımızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayimizi değil, biz Türk'ümüzü işletemiyoruz.
Sayfa 126 - Pozitif yayınları/2004
Reklam
Birileri bedelini ödediği için... Vatan sagolsun 🇹🇷
160 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Safveti Ziya ile tanıştığım ilk eser. Kitap beklentimin oldukça üzerinde olduğu için yazar hakkında biraz araştırma yapmak istedim. Yazarımız, Servet-i Fünun topluluğuna bağlı olarak eserlerini kaleme almış. Yazmış olduğu bu eser Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un teşvikleri sayesinde vücut bulmuş, yazarın iyi bildiği salon hayatını aktardığı için otobiyografik izler taşıdığını söyleyebiliriz. Olay durağan işlenmiş olsa da beni asıl etkileyen yazarın olayı aktarırken kullandığı cümleler ve tasvir yeteneğinin kuvvetli oluşuydu. Şekip karakterinin ruh hali, hisleri müthiş bir şekilde aktarılmış. Yazarın ruh hali tasvirinde oldukça başarılı olduğunu her satırda görmek mümkün. Batılılaşmayı ele alan bu eserde vatan sevgisi ve Türkçülük de etkili bir biçimde işlenmiş. *Kesinlikle şans verilmesi gereken bir kitap.
Salon Köşelerinde
Salon KöşelerindeSafveti Ziya · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,161 okunma
Yaşanmış/gerçek bir anı :(
Cevriye bir hayat kadınıdır. Her gün bir veya birkaç adamla birlikte olup, hayatını kazanmaktadır. Yine böyle bir gün birlikte olduğu adam tarafından çok kötü dövülerek gecenin bir yarısında sokağa atılır.Baygın bir vaziyette kaldırımda yatarken bir adam bunu fark eder ve yardımcı olmak için kaldırmaya çalışır. Cevriye baygındır, her yeri yara
- …bu milletin daima önünde örnek görmeye, bir büyük asam bulmaya muhtaç olduğunu inkar edemezsiniz ya! -Muhtaçtır. Fakat kendini muhtaç sandığı için muhtaçtır.
Sayfa 65 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Reklam
İngiliz Elçiliği 1891 yılında siyasi tutuklu denilen, vatan hainliği ve biraz daha hafif suçlardan hapis yatan isyancılara genel af ilan etmesi için sultana baskı uyguladı. Sultan, o yıl sadece İstanbul'da 75 ve diğer illerde çok daha yüksek sayıda kişiyi serbest bıraktı. İngilizler 1893'te bir af daha sağlayarak Kayseri, Yozgat ve Merzifon'da isyana teşvikten suçlanan Ermenilerin, bir başka af ile de Ankara ve Sivas'ta hüküm giymiş olan Ermenilerin serbest bırakılmasını temin ettiler. İkinci gruptakiler: hükümete saldıran, ispiyoncu olduğundan şüphe duyu- lanları öldüren ve başka suçlar işlemiş olan kimseleri kapsıyordu. 1895'teki başka bir af ilanı da adam öldürmek veya bomba imalatından suçlu bulunmuş olanlar hariç tüm Ermenileri serbest bıraktırdı. Avrupalılar, Osmanlı Bankası baskınını yapan ve Zeytun isyanına önderlik eden asileri serbest bırakmaya Osmanlıları zorladılar. Sasun'da 1894'te isyan eden Ermenilerin liderleri haricindekilerin hepsi affa uğradı. Sasun'da 1904'te Osmanlı güçlerine saldıran isyancılar İngiliz Elçisinin ısrarlı isteğiyle affa uğradılar. 1907'de, Erzurum ile Muş'taki ve 1910'da çeşitli bölgelerdeki isyancılara kısmi af tanındı. İngilizler başka yıllarda, birçok küçükçe grupların serbest bırakılması için aracı oldular.
Sayfa 92 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
''Uçurum kenarında yıkık bir ülke... Türk'ün düşmanları ile yaptığı kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni topluluk, yeni devlet ve bunları başarmak için, arasız devrimler... İşte, Türk devriminin kısa bir ifadesi...''
Sayfa 130 - Truva Yayınları
CEVRİYE... Cevriye bir hayat kadınıdır. Her gün bir veya birkaç adamla birlikte olarak, hayatını kazanmaktadır. Yine böyle bir gün birlikte olduğu adam tarafından çok kötü dövülerek gecenin bir yarısında sokağa atılır. Baygın bir vaziyette kaldırımda yatarken bir adam bunu fark eder ve yardımcı olmak için kaldırmaya çalışır. Cevriye
Vatan azapta ve ateşte, anılan vatan, vatanın düşü... Vatan ana ve babadır... ve kimliktir...
Sayfa 30
Reklam
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Merhaba. Ayın ilk kitap yorumu ile geldim. Geçen ay Sevim Burak'ın Yanık Saraylar öykü kitabını okumuştum. Yazarın üslubunu beğenince her ay bir Sevim Burak eseri okuyacağım gibi görünüyor. Yine pdf okumayı tercih ettim. Kitabı ilginç kılan ilk özelliği Yanık Saraylar kitabındaki "Ay Ya Rab Yehova" isimli öykü kitabını, bu eserde
Sahibinin Sesi
Sahibinin SesiSevim Burak · Yapı Kredi Yayınları · 2020196 okunma
Sakarya'dan dönüşünde, Çankaya'da: Ben galiba en iyi gene şu askerliği yapabiliyorum, demişti. Bu savaşta iki şey buldum. Daha iyi atılmak için çekilmeler yaptığım sırada, sırt vere vere ta Ankara kapılarına geleceğimizi göz önünde tutarak, bu hat da elden giderse hangi hattı savunacağız, diye benden üzülerek soran bir komutana, “yatanı korumakta hatt-1 müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh baştanbaşa vatanın bütün yüzüdür. Vatan sathı en son kayasına kadar düşmanla boğuşularak müdafaa edilecektir,” cevabını vermiştim. Bu formülü bir gündelik emirle bütün orduya bildirdim. İkincisi de bana Sakarya'da gelen şu düşüncedir: Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için gereken en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zaferin, bir fikri kazandırdığı kadar değeri vardır. Bir fikri kazandırmaya yaramayan zafer kalamaz. Her büyük meydan savaşından sonra yeni bir âlem doğmalıdır. Yoksa başlı başına zafer boşuna bir çaba olur. Kendisine Napolyon'un: Programınız nedir? sorusuna: Ben yürürüm. Programım kendiliğinden çıkar, dediği hatırlatılması üzerine: Ama o türlü giden sonunda başını Saint - Helen kayalarına çarpar, cevabını vermiştir.
Sayfa 347 - Pozitif
Kısa bir an sessiz kaldım.Vatan kelimesi çoğu kişi için derin bir anlam ifade etmezdi belki.Üstünde yaşadığımız yer işte,diye geçiştirecek bir cevap verirdi birçoğu.Ama vatanı olmayan insanın,hayatı da olmuyordu.
Sayfa 302Kitabı okudu
Daha güzel anlatılamazdı..
Zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. Erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. Her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. Sosyo-ekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. Bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut dü- zeyidir. Askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. On dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mıntıka temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğra- şanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. Ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. Aldığımız eğitimin süresi on haftadır. Çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. Kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. Çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!/Syf.103
Kontrol için korku da gerek..
Korku cesaretin düşmanıdır. Korku içinde yaşayan insan özgür değildir.
Sayfa 88
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.