Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Mustafa Yeşilyurt

Muhammed Mustafa Yeşilyurt
@vatanperver_03
43 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Yaşayacak on bin yılın varmış gibi davranma. Kaderin başının üzerinde asılı. Yaşadığın sürece mümkün olduğunca iyi ol.
Sayfa 32
Reklam
Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır.
Sayfa 15

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Türkçüler, gelecekte büyük bir Türk toplumunun meydana gelmesi hususunda kutsal düşünceler sahiptirler. Bu düşünceler ne sulhu bozucu ne de komşularımızı tehdit edici niteliktedir. Hele, hemen silaha sarılıp komşu devletlerle savaş yapılması iddiası ile zerre kadar ilgisi yoktur."
Sayfa 31 - Alka YayıneviKitabı okudu
Gençligin başıboş bir sürü haline gelmesine neden olanların ülke idaresini mesgul eden milli kültürden yoksun yöneticiler oldugunu da ifade etmiştir. Kültürümüzün maddi ve manevi eserlerinin eğitimle milletimize aktarılmasını savunmuştur.
Sayfa 53 - Alka YayıneviKitabı okudu
Reklam
Ülke içinde sınırlarımız dışındaki Türkleri hiçe sayan tutumlara karşı Hayrani ılgar "Ruslar ve Çinlilerin Türklüğü yok etmek, sınırları içindeki Türkleri eritmek için yaptıkları çabaları bu şekilde menfi olarak yorumlayıp, bu kardeşlerimizi Türklükten kopmuş farz etmek hataların en büyüğüdür.
Fikirler insanlardan her zaman üstündürler. Însanlar fikirlerin ardından sürüklendikleri gibi çok kere fikirlere esir de olurlar. Bu insani insan yapan bir vasıftır. Çünkü fikirler uğrunda ölünebilecek büyük manevi varlıklardır. Lakin bir insan bir başka insanın ardından gider, yahut bir insan bir başka sına esir olursa, bunun sonu insanlğın ayaklar altına alınması ve köleliktir. Büyük insanlar fikirlere, davalara ve cemiyetlere yaptıkları hizmet nisbetinde hayatta veya tarihte bir yer sahibi olurlar. Fakat hiç bir insan fikirlerin ve davaların üstünde bir bayrak olamaz ve yapılamaz. İnsanı bayrak saymak aşağılık duygusunun mahsulü gülünç bir fikirdir.
İnsan nedir? En ufak sarsıntıda kırılacak olan bir testi değil mi? Seni parçalamak için büyük bir fırtınaya gerek yok. Sana ne değerse değsin parçalamaya yeter de artar bile. İnsan nedir? Zayıf ve dayanıksız bir vücut, çıplak, doğal bir korunmadan yoksun, başkalarının yardımına muhtaç, talihin tüm aşağılamalarına maruz kalmış bir varlık, kaslarını iyi çalıştırsa da karşısına çıkacak ilk vahşi hayvanın yemi ve avı, zayıf ve dengesiz maddelerden ibaret, ancak ne sıcağa ne soğuğa ne de zahmete katlanabilen ama tembel ama boşta kalınca da mahvolan, mağduriyetlerden korkan, beslenmezse zayıf düşen ama çok yiyince de çatlayan bir varlık. Kendi halini unutmuş da büyük fikirlere kaptırmış kendini. İnsanın kendini bilmesi zordur. Öncesiz ve sonrasız olan zamanda yaşamı küçücük bir noktadır. Hatalar, hırslar, arzular, zayıflıklara kapıldığında karakteri uyuşuk bir hale dönüşür. Körleşir, hem kendine hem de yaşama.
Pascal " Başımıza ne geliyorsa bir odada tek başımıza oturmayı beceremediğimizdendir. " der. İnsanların arasına karışmak maliyetlidir. Temas kurduğumuz kimileri farkında olmadan içimize bazı olumsuz duygular salarlar. Beklentiler, doyumsuzluklar, kibir...
Bir doktor hasta bir adama diyor ki: Dostum ateşin var. Bugün hiçbir şey yeme, su iç. Kimse buna ne büyük hakaret diye cevap vermiyor. Ama bir adama, kalkıp arzuların zehirli, içgüdülerin zayıf, isteklerin tutarsız, güdülerin doğayla uyumlu değil, fikirlerin olgunlaşmamış ve yanlış dersen ona hakaret ettiğin söylenir.
Reklam
En basit içtimaî dâvaları anlamayacak kadar yabancı tesirler altında şahsiyetlerini kaybeden bu insanlarla münakaşaya mecbur olmanın küçüklüğünden muzdariptim.
Öyle bir yaştaydım ve öyle bir mizaçtaydım ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşırıyordum.
Bilmediğimizi öğretmek, bilmediğimiz her şey hakkında sorular sormak demektir, o kadar.
İki ilişki arasındaki farkın bilinip özenle korunmasına, irade başka bir iradeye itaat ederken kendisinden başka bir şeye itaat etmeyen bir zekanın gerçekleştirdiği edime, özgürleşme denir.
İstedik mi, kendi arzumuzun gerilimiyle veya durum icabı, açıklayan bir hoca olmaksızın, kendi başımıza öğrenebilirdik.
Her gün aziz vatanın bir parçası elden çıktığı halde resmi makamlar işgalleri protesto etmekten bile acizdiler. Hep Ermeniler'in, Rumlar'ın, Kürtler'in haklarından bahsediliyordu. Artık Türkler öz yurtlarında garip, kendi vatanlarında parya idiler.
Reklam
AL BAYRAKTIR ANA YURDUN GELİNİ BU CANI TÜRKLÜK’E ADADIM ANNE. ON İKİ YAŞINDA ETTİM YEMİNİ BU CANI VATANA ADADIM ANNE.
Milli Mücadele'nin henüz başlamadığı, Türk yurdunun işgal altında olduğu zamanlarda o günkü iktidar sahiplerinin işgal durumuna karşı aldığı tavrı ve Yüce Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ün işgale nasıl tepki verdiğini en güzel şekilde kıyaslamalı olarak Necdet Sevinç'in şu metni anlatıyor: Devletin idaresini ele geçiren ve Türk soyunun evladı olmadıkları gibi, devlet fikrine, millet fikrine, bayrak ve bağımsızlık fikrine de esasen sahip bulunmayan çeşitli Balkan ve Kafkas topluluklarının döküntüleri Türk Milleti'ni ölümlerden ölüm beğenmeye çağırıyorlardı. Aynı kabinede bulunmalarına rağmen, kimi Türk Milleti'ni Amerikan esaretine sürüklemeye çalışıyordu, kimi İngiliz. Bir kısmı da Fransız himayesinden yana idi. 5 Haziran' da İngiliz Yüksek Komiseri 'ne isteklerini ileten Damat Ferit, Türkiye'nin İngiliz himayesi altına alınmasını istemişti. İngilizler himayeyi kabul etmezlerse Amerikan mandası da olabilirdi Oysa Mustafa Kemal kellesini koltuğunun altına alıp 'ya istiklal, ya ölüm" diye yola çıkmıştı.