Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere.
muhakkak bilmelisin ki,her hareketinden kalbinde bir sıfat hasıl oluyor. o sıfat da sana benzer. seninle beraber öbür dünyaya gider. bu sıfata ahlak derler.
tırmanacağın yer, hem senden çok uzak hem de sendedir. oraya gitmek için çile çekmek,yaş akıtmak da yetmiyor,bekle ki büyük kapı kendiliğinden açılsın. ama toprağa konan ölü gibi sabretme sakın; toprağa süzülen su gibi sabret.
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları,bir harfin başlattığı yangın ile söndür.
Beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
Bakanlık müsteşarı Petar Boskovi,
"...hükümetimizi zaman zaman çıkmazlara sokan, bunaltan şey, buradaki Türklerin eğitim işleri!
Doğrusu biz, Türk ilkokulunda, Türk ortaokulunda, Türk lisesinde, Türk çocuklarına hangi seviyede kültür verilmesi gerektiğini bilmiyoruz. Tarihiniz, medeniyetiniz, manevi değerleriniz nelerdir? Bunları hangi sınıflarda ve hangi ölçüler içerisinde okutmalıyız? Bu sorunun açık cevabını bizler veremiyoruz. Nitekim bizim kültürümüzü ve medeniyetimizi de tabii olarak siz plânlayamazsınız.
Şimdi kabul edersiniz ki Üsküp Türklerinin eğitimlerinde bize yardımcı olması gereken tek merci, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Milli Eğitim Bakanlığıdır değil mi? Cumhuriyet Hükümetiniz ellinci kuruluş yılını geride bıraktı. Burada yaşayan Türklerin de beş yüz yıllık bir tarihleri var. Fakat sizin Cumhuriyet Hükümetiniz, bu topraklarda, beş yüz yıldan beri ayakta duran özbeöz soydaşlarınızın eğitimi için, bugüne kadar, bize bir tek sahifeli
Üsküp'ten Kosova'ya bir metin bile göndermedi.
Bu davranışınızı anlamak mümkün değil! Soydaşınızı böyle ihmâl ve inkar ettiğiniz için, onların adına utandığımı ve üzüldüğümü söyleyerek söze başladım.
Lütfen anlatın şimdi bana; Neden böyle davranıyorsunuz, bu kayıtsızlığın bilmediğimiz ciddi bir sebebi mi var ?"
...