Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Melanie Klein

Melanie KleinHaset ve Şükran yazarı
Yazar
7.6/10
143 Kişi
813
Okunma
111
Beğeni
9,3bin
Görüntülenme

Melanie Klein Gönderileri

Melanie Klein kitaplarını, Melanie Klein sözleri ve alıntılarını, Melanie Klein yazarlarını, Melanie Klein yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İyi nesnelerini ancak zorla kurabil­miş olan insanlar, onun rekabetçi ve hasetli duygular yüzünden bozu­ lacağı ve yitirileceği kaygısını taşırlar; ve bu yüzden rekabetten ve ba­şarıdan kaçınmak zorunda hissederler kendilerini.
Hasete karşı savunma çoğu zaman nesnenin değersizleştirilmesi biçimini alır. Bozma, kirletme ve değersizleştirmenin hasetin içkin öğeleri olduğunu söylemiştim. Değersizleştirilen nesne, haset duyula­ cak bir nesne olmaktan da çıkar. Bu yöntem kısa sürede idealleştiril­ miş nesneye de uygulanır: Değersizleştirilir ve böylece artık idealleşti­ rilmesi de imkansızlaşır. İdealleştirmenin çöküşünün ne kadar kısa sü­ rede gerçekleşeceğini belirleyen etken, hasetin şiddetidir. Ama hasete karşı bir savunma olarak değersizleştirme ve nankörlüğe her düzeyde başvurulur; bu tutum, bazı insanlarda nesne ilişkilerinin değişmeyen bir özelliği haline gelir.
Reklam
Oysa haset ağır bir mutsuzluk kaynağıdır; sakin ve doygun ruh hallerinin -son kertede, çılgınlıktan kurtulmuşluğun- temelinde göreli bir hasetsizlik yatıyordur. Büyük felaketlerden ve şiddetli ruh­ sal acılardan sonra yeniden huzura kavuşabilen kişilerde gördüğümüz o dayanıklılığın, o içsel gücün de temeli budur.
"Ömrünün başlangıcıyla sonu arasında anlaşma olan kişi mutludur," demişti Goethe. "Başlangıç", anneyle mutlu ilişkidir bence; bütün yaşam boyunca nefret ve kaygıyı bu ilişki hafifletir ve insana yaşlılığında bile destek ve tatmin duygusu verir. İyi nesneyi sağlam ve güvenli bir biçimde kurabilmiş bir bebek, yetişkinlik döneminde kayıplara ve yoksunluklara karşı telafiler geliştirebilir. Hasetli kişi bütün bunları kendisinin hiçbir zaman elde edemeyeceği şeyler olarak görecektir, çünkü tatmin olması imkansızdır. Böylece haseti daha da artar.
Yaşam verme ve yaşamı koruma yetisi en büyük yetenek olarak görülür ve böylece yaratıcılık da hasete yol açan en derin neden olur. Hasetin yaratıcılığı hedef alan bozucu etkinliğine Milton'un Yitik Cennet'inden örnek verilebilir. Tanrı'ya haset duyan Şeytan, Cennet'i gaspetmek istemektedir; Cennet'teki göksel yaşamı bozmak, kirletmek üzere Tanrı'ya savaş açar ve Cennet'ten atılır; öteki düşmüş melekleriyle birleşir ve Cennet'e rakip olarak Cehennem'i kurar. Artık Tanrı'nın yarattığı her şeyi tahrip etmeye yönelen yıkıcı güç haline gelmiştir. Bu teolojik düşüncenin Aziz Augustinus'dan geldiğine inanılır; Augustinus, yıkıcı bir güç olan Haset'e karşı yaratıcı bir güç olarak tanımlamıştır Yaşam'ı. Bu bağlamda, Korintoslulara Birinci Mektup'ta da şöyle denir: "Sevgi, haset duymaz."
Reklam
Erkeklerde de anne göğsüne duyulan haset çok önemli bir etkendir. Eğer güçlüyse ve bu yüzden oral doyum zayıflamışsa, nefret ve kaygılar vajinaya aktarılır. Normalde genital gelişim erkek çocuğun anneyi bir sevgi nesnesi olarak korumasına imkan sağlarken, oral ilişkideki derin bir rahatsızlık, kadınlara karşı genital tutumda ciddi zorluklara yol açar. İlkin göğüsle sonra da vajinayla olan rahatsız ilişkinin farklı sonuçları vardır; genital iktidarın zayıflaması, genital doyuma yönelik zorlantılı bir ihtiyaç, cinsel ilişki düşkünlüğü ve eşcinsellik bunlardan bazılarıdır.
Bazı kadın hastalarımda, çeşitli derecelerdeki cinsel soğukluğun penise karşı huzursuz bir tavrın sonucu olduğunu ve bunun da esas olarak ilksel nesneden kaçışa dayandığını gördüm. Anneyle iyi bir ilişkiden kaynaklanan oral doyum yetisi, genital orgazm yeteneğinin de temelidir (Freud)
Çok hasetli insanın tatmin edilmesi imkansızdır; hiçbir zaman tat­ min olamaz, çünkü haseti kendi içinden kaynaklanmakta ve böylece her zaman yönelecek bir nesne bulmaktadır. Bu, kıskançlık, haset ve açgözlülük arasındaki yakınlığı da gösterir.
"... kıskançlık, elinde olanı yitirmekten kor­kar; hasetse, kendi istediğinin bir başkasında olduğunu gördüğü için acı duyar...
Reklam
Hastanın geçmişini, çocukluğunu ve bilinçdışını araştınnak, onun yetişkin kişiliğini anlamanın önkoşuludur.
Kıskançlık, elinde olanı yitirmekten korkar; hasetse, kendi istediğinin bir başkasında olduğunu gördüğü için acı duyar.
Sayfa 25
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.