Menekşe Toprak Kayseri doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini Köln’de ve Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra bir süre Ankara ve Berlin’de bankacı olarak çalıştı. 2002’den bu yana Berlin ve İstanbul’da radyo gazeteciliği ve çevirmenlik yapıyor.
Öyküleriyle çeşitli dergi ve antolojilerde yer aldı. Almanca ve Fransızcaya çevrilen bazı öyküleri bu ülkelerin edebiyat dergilerinde ve öykü antolojilerinde yayımlandı.
Bilmem talebe Sabahattin Ali'yi hatırladın mı? Şiir yazan genç. O da darülfununda Hitlerci talebelerin çıkardığı bir kavgaya iştirak ettiği için mektepten atılmış, Ankara'ya dönmüş mecburen.
1930 yılının serin bir sonbahar sabahında Berlin Anhalter Bahnhof tren garının merdivenlerinden genç bir kadın iniyor. İstanbul Sirkeci'den Orient Express ile Münih'e, oradan başka bir trenle Berlin'e geçmiş; yol yorgunu olmalı. Uzun boylu, iriyarı insanların arasında kendini küçük hissediyordur. Cebinde sadece 80 Mark ve çantasında
“...o bir Sartre, ben ise bir De Beauvoir. Hep didişen, ama hep aşık kalan, yazıp çizen entelektüel bir çift de biz olacaktık. Ama, olamadık. Bizler şarklı iki çocuk, hiç kimsenin, hatta birbirimizin bile kahramanı olamadık. Doğurmadan, doğumun sancısını yaşamadan, çürüttük gittik içimizdeki çocukları.”
Bir tarafta çağının çok ilerisinde, tutkulu bir kadın hakları savunucusu, gazeteci ve yazar olan Suat Derviş'in hikayesi diğer tarafta Suat Derviş’in Berlin günleri hakkında araştırma yaparken işten atıldığını öğrenen, aldığı burs kesildiği için yaptığı akademik çalışması yarım kalan, ülkesinden uzak topraklarda tam da pandeminin patlak verdiği bir dönemde Berlin'de ayakta kalmaya çalışan genç bir akademisyen kadının hikayesi.
Yüz yılı aşkın bir zaman, iki kadın, bir şehir ve Dejavu ile 1920’ler Berlin’inden 2020’lere çıkılan bir yolculuk.
Kitap ağırlıklı olarak Suat Derviş'in hayatını konu alan roman. Kalemiyle hayatını kazanmaya çalışan genç Suat'ın mücadelesi, yaşadığı aşklar, evlilikleri, o dönemde hem ülkede hem de dünyada meydana gelen değişimler, Nâzım Hikmet'ten, Sabahattin Ali'ye ve aynı dönemlerde yaşayan ve hayatına dahil olan diğer insanlar ile Türk edebiyatının büyük yazarlarından Suat Derviş.
İki kadının yaşadıkları ile hem geçmişe hem günümüze bakmak ve Suat Derviş'i daha yakından tanımak için güzel bir roman Dejavu.
Keyifle okunsun...
Menekşe Toprak, ilk kitabı elimde. Kendisini de ilk kez duydum. Yazar hakkındaki her şeyi kitap sonrasına bırakıyorum. İlk öyküsünü açıyorum. Kitaba ismini veren öykü, “Valizdeki Mektup”. Yeni bir eve taşınma, valiz, mektup... konu kafamda canlanıyor. Bir de Almanya lafı giriyor öyküye. Tedirginlik doluyor içim. Biraz da sıkıntı. Güzel üslup kritik noktayı geçmemde etkili oluyor ama. Hızla Almanya’nın II.Dünya savaşı yıllarına gidiyoruz. Yazarın anlatımı oldukça akıcı. Nereye isterse, bir gönüllü hale getirdiği dimağımı taşıyor da taşıyor. Ve güzel kurgulanmış bir son.
“Güzel Bir Gün” ikinci öyküsü. Kahramanın halini çok güzel aktarmış. Sahne geçişleri çok sahici. Anlatıcı kullanmada ustalık hemen dikkati çekiyor.
Tam dokuz öykü var kitapta.
“Bilinmeyene Yolculuk-1 ve 2” biri birinin devamı iki öykü. Zaman, mekan, tasvirler, kurgu; bir öyküyle alakalı ne gelirse aklınıza artık, beni mest etti. Gönül musluklarımı açtı.
Yenilerden çok sağlam kalemler var. Onları okumam lazım, diye bir kararım vardı, iyice pekişti bu.
Valizdeki MektupMenekşe Toprak · Yapı Kredi Yayınları · 201252 okunma
Temmuz Çocukları / Menekşe Toprak
Sadece bedenleriyle göçseydi insanlar, anavatandan kopuşlar o denli sancılı olmayacaktı kuşkusuz. İnsanlar yaşanmışlıklarıyla da göçerler, hatta yaşanmamışlıklarıyla. Acabalarını, belkilerini, keşkelerini de koyarlar götürecekleri bavullarinın içine. O nedenledir ki yeni vatanları olacak o yerin yabancısı;