Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tuncer Baykara

Tuncer BaykaraTarih Metodu yazarı
Yazar
8.5/10
27 Kişi
171
Okunma
18
Beğeni
3.524
Görüntülenme

Tuncer Baykara Gönderileri

Tuncer Baykara kitaplarını, Tuncer Baykara sözleri ve alıntılarını, Tuncer Baykara yazarlarını, Tuncer Baykara yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeni kuruluşların, düzenlemelerin ülke gerçeğini tam olarak yansıttığı düşünülemez. Çünkü burada, Türk’ün menfaati değil, müstakbel hesaplar düşünülmüştür. …. Cebel-i Lübnan mutasarrıflığının bir bağımsız (yani doğrudan İstanbul’a bağlı )sancak olarak kuruluşu, Lübnan devletinin ortaya çıkışı ile noktalanır.
Sayfa 121
“Kadı konıldı ve sü-başı konıldı ve bazar durdı ve hutbe okundu.”
Sayfa 80
Reklam
1826’dan sonra İstanbul’da muhtarlık teşkilatı kurulduğu sıralarda halk bu olayı “mahallelere köy kâhyaları dikildi.” biçiminde kabul etmişti.
Sayfa 40
Tarih için kaynak kitap önerileri çok soruluyor. Buradaki yazarların kitaplarına göz atmanızı öneririm. Bu da size son kez yaptığım amme hizmetim olsun zındıklar. Türk Tarihi=>
Jean Paul Roux
Jean Paul Roux
,
Ahmet Taşağıl
Ahmet Taşağıl
,
Halil İnalcık
Halil İnalcık
,
Peter B. Golden
Peter B. Golden
,
Faruk Sümer
Faruk Sümer
,
Tuncer Baykara
Tuncer Baykara
,
Rene Grousset
Rene Grousset
,
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
,
Claude Cahen
Claude Cahen
,
M. Çağatay Uluçay
M. Çağatay Uluçay
,
Lev Nikolayeviç Gumilev
Lev Nikolayeviç Gumilev
,
Justin McCarthy
Justin McCarthy
,
İlhami Durmuş
İlhami Durmuş
,
M.İ.Artamonov
M.İ.Artamonov
,
Bernard Lewis
Bernard Lewis
,
Edouard Chavannes
Edouard Chavannes
,
Ali Sevim
Ali Sevim
,
Mehmet Altay Köymen
Mehmet Altay Köymen
,
Tufan Gündüz
Tufan Gündüz
,
Kürşat Yıldırım
Kürşat Yıldırım
,
Wilhelm Barthold
Wilhelm Barthold
,
İbrahim Kafesoğlu
İbrahim Kafesoğlu
,
Osman Karatay
Osman Karatay
,
Mehmet Genç (tarihçi)
Mehmet Genç (tarihçi)
,
İlyas Kamalov
İlyas Kamalov
,
Colin Imber
Colin Imber
,
Gyula Németh
Gyula Németh
,
Zeki Velidi Togan
Zeki Velidi Togan
,
Franz Babinger
Franz Babinger
,
Niyazi Berkes
Niyazi Berkes
,
Hayrunnisa Alan
Hayrunnisa Alan
,
Bilal N. Şimşir
Bilal N. Şimşir
,
Özkan İzgi
Özkan İzgi
,
Akdes Nimet Kurat
Akdes Nimet Kurat
,
Yaşar Yücel
Yaşar Yücel
,
Altay Tayfun Özcan
Altay Tayfun Özcan
,
Selahattin Tansel
Selahattin Tansel
,
Fahir Armaoğlu
Fahir Armaoğlu
,
Marcel Brion
Marcel Brion
,
Kemal H. Karpat
Kemal H. Karpat
,
Mükrimin Halil Yinanç
Mükrimin Halil Yinanç
Türk Halkbilimi, Mitoloji=>
Bahaeddin Ögel
Bahaeddin Ögel
,
Yaşar Çoruhlu
Yaşar Çoruhlu
,
Fuzuli Bayat
Fuzuli Bayat
,
Pertev Naili Boratav
Pertev Naili Boratav
,
Mircea Eliade
Mircea Eliade
,
Fuad Köprülü
Fuad Köprülü
,
Ahmet Yaşar Ocak
Ahmet Yaşar Ocak
,
Nuray Bilgili
Nuray Bilgili
,
Necati Gültepe
Necati Gültepe
,
Necati Demir
Necati Demir
,
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
,
Abdülkadir İnan
Abdülkadir İnan
,
Erkan Göksu
Erkan Göksu
,
Saim Sakaoğlu
Saim Sakaoğlu
,
Tuncer Gülensoy
Tuncer Gülensoy
,
Müjgan Cunbur
Müjgan Cunbur
,
Yaşar Kalafat
Yaşar Kalafat
Türk Dili=>
Ahmet Bican Ercilasun
Ahmet Bican Ercilasun
,
Talat Tekin
Talat Tekin
,
Muharrem Ergin
Muharrem Ergin
,
Zeynep Korkmaz
Zeynep Korkmaz
,
Erhan Aydın
Erhan Aydın
,
Hüseyin Namık Orkun
Hüseyin Namık Orkun
,
Christopher Beckwith
Christopher Beckwith
,
Ragıp Hulûsi Özdem
Ragıp Hulûsi Özdem
,
Hasan Eren
Hasan Eren
,
Reşit Rahmeti Arat
Reşit Rahmeti Arat
,
Osman Nedim Tuna
Osman Nedim Tuna
,
Doğan Aksan
Doğan Aksan
,
Faruk Kadri Timurtaş
Faruk Kadri Timurtaş
,
Ali Fehmi Karamanlıoğlu
Ali Fehmi Karamanlıoğlu
Türk kavramının yeniden öne çıkmasında asıl amillerden biri olan Atatürk'ün Polatlı Topçu Okulu'nda ki hatıra defterine yazdıklarını aynen vermek yararlı olacaktır: "Bu memleket, dünyanın bekleyemediği, asla ümid etmediği bir müstesna medeniyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin senelik Türk beşiğidir. Beşik, tabiatın rüzgarları ile sallandı. Beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından evvela korkar gibi oldu. Sonra onlara alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu oldu. Şimşek, yıldırım, güneş oldu. TÜRK oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatır."
Sayfa 67
"İnsanoğlu hem kendi ailesinin, sülalesinin, hem de kendi milleti ile başka milletlerin geçmişlerine ilgi duyar. Geçmiş bilgisi bir uyarlılık oluşturabilir; bir insandaki uyarımlara yol açan geçmişe ait bilgi ve bulgular, duyarlılığı aşarak bilince dönüşebiliyorsa, geçmiş bilgisi özel bir anlam kazanır"
Sayfa 2
Reklam
II. Mahmud yepyeni bir ordu kuruyordu ki, bu ordu çağında zafere giden ordularının düzeninde olacaktı. Avrupa'dan hocalar getirilecek, Avrupa ordularının giyimleri, ayakkabıları, silahları hep bu yeni orduya mal edilecektir. Hatta bu ordunun teşkilatına ve emir verilmesine dâir terimler de onlarınki gibi olacaktır. Bunun nasıl etkili olduğuna dair tek bir misâl yeterlidir. 1980'lerde bile, askerî olsun, olmasın hemen bütün toplu yürüyüşlerin başlangıç emri (kendisi de fransızca olan komutu) fransızca "yürü" demek olan "marş"dır. II. Mahmud'un yeni ordusundaki kelimelerin büyük çoğunluğu fransızca idiler. Osmanlılar bu terimleri, çok sonraları kısmen giderebildiler. Nitekim "marş"ın yürütmek emri olarak mânâsızlığını 1916 sonlarında Mustafa Kemal Paşa da dikkat etmiş, hatıra defterine, "yürü" olarak değiştirilmesi gerektiğini not etmiştir.
Sayfa 186 - Akademi Kitabevi
Attan istifade de "eğer" de önemli bir merhaledir. Grek ve Roma dünyasında genellikle ata çıplak ve sade bir örtü ile binilir. Buna karşılık Saka/İskit sanat eserlerinde atlarda kabaca yapılmış eğerler vardır. Aynı şekilde "pantalon" ata binmenin gerektirdiği bir kıyafet olarak, Türklerin insanlık tarihine armağanıdır. Zira bütün diğer kavimlerin giyimleri, kabaca örtünmeden ibarettir.
Sayfa 164 - Akademi Kitabevi
Türk insanı, yetiştirdiği hayvanların sadece et, süt, deri veya yününden değil, diğer unsurlarından da istifade etmektedir. Kemikleri bir zaman silah, kazma gibi eşya olarak kullanılmıştır. Fal ve oyun malzemesi şeklinde de istifade edilmektedir. Kürek kemiğine bakılarak fal okunurdu. Nihayet hayvanın en küçük kemikleri, avuçlanıp küçük çocukların önüne atılır. Bunlar çocukların eğlencesi, oyuncaklarıdır. Iste bu küçük kemikler içinde "aşık" kemikleri, günümüz Türk çocuklarına kadar devam edip gelen "aşık" oyununu doğurmuştur.
Sayfa 160 - Akademi Kitabevi
Aral Gölü doğusundan Baykal Gölü'ne kadar uzanan sahada oturan eski kavimler, hiç şüphe yok ki Türkler'in ataları idiler. Zira buraları, bilinen devirlerde kesinlikle Türklerle meskundur. Taş devirlerinin çeşitli kültür katları bu sahada da görülmektedir. Fakat bu kültürleri ve devamını inceleyenler nedense bu sahada yaşayanları irânî kavimler olarak gösterirler. Bu fikrin sahiplerine göre Altaylardaki Pazırık kurganı bile İrânîlere aittir. Bugünkü Kazakistan ortalarındaki eski kültürlerin taşıyıcıları da Türk'den gayrı tasavvur edilmek istenir. Onlar zaten Türklere nerede ise Asya'da bir yer bile vermek istemezler ve adeta onlar, yani Türkler, Göktürk çağında birden gökten inmişlerdir.
Sayfa 123 - Akademi Kitabevi
Reklam
Türk hayatında asıl makbul olan göçebelik olduğundan göçebe Oğuzlar, yerleşik kardeşlerini "Yatuk" diyerek ayıplamışlardır.
Sayfa 103 - Akademi Kitabevi
Kalkâl: Buradaki âdetlere göre, halk boş konuşmayı, palavrayı severmiş.
Sayfa 73 - Akademi Kitabevi
Türk beyleriyle evlenen Çinli konçuylar, Çin'de kendi konak veya saraylarında büyümüşlerdi. Onun için Türk ülkesine gelince, daha çok göçebelikle dolu olan Türk hayatını yadırgıyorlardı. Kısmen de olsa bunu önlemek için Türk beyleri, özellikle Hanlar Çinli hatunlar için ayrı bir ikametgâh yaptırmaktan da geri kalmamışlardır. Zaten Türk geleneklerine göre "gelin" kalabalık bir maiyetiyle de gelebileceğinden, konçuyların buradaki hayatları daha iyi geçiyordu. Bilhassa Uygur çağında Çinli konçuylar için ayrı saraylar görülmektedir. Bunlar elbette ki diğer Türk Beylerinin kendi hatunlarına yaptırdıklarından çok daha mükemmel yapı ve tesislerdi.
Sayfa 54 - Akademi Kitabevi
Balık: İskânın hemen her yerde son merhâlesi, şehir kabul edilmektedir. Şehir Farsça bir kelime olup, Anadolu Türkçesinde Şar biçimini almıştır. Fakat Göktürk çağında Balık ile ifade edilmekte olup, şehirlerdeki inşaatın görünüşünden çıkan bir kelime, balçık kökenli kabul edilir. Taşın veyâ tuğlanın az olduğu sahalarda inşaatın temel maddesi balçık olduğundan, hâkim görünüşü böyle olan yerler Balık ile ifâde edilmiş olmalıdır.
Sayfa 49 - Akademi Kitabevi
"Toplumun bütünü için "yağma"yı esas alan teşkilatlı bir toplumdan söz edilemez. Bu açıdan "göçebelik" ile "yağmacılığı" kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Göçebeler, geçim imkânları buna yol açtığı için böylesine bir hayatı seçmişlerdir. Onlar da üreticidirler, onların da ürettikleri vardır ve bunları, komşu toplumun ürettikleriyle değiş-tokuş etmek, hatta daha uzaklarla ticaret yapmak isterler. Bu gerçek ile, toplumlar arasında apayrı sebeplerle oluşan savaş şartlarını ayırtetmek icab eder.
Sayfa 43 - Akademi Kitabevi
146 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.