"İlim öğrenin;, zira ilmin öğrenilmesi haşyet/ Allah korkusdur. İlim talep etmek ibadettir. İlmi tekrar etmek tesbihtir, ilmi arayıp araştırmak cihattır, onu bilmeyenlere öğretmek sadakadır, bilenlere paylaşmak da Allah'a yakınlıktır.
En uygun hıfz saati seher vakti, gündüzün ortası ve sabah vaktidir. Ayrıca geceleyin ezber yapmak gündüze göre daha verimlidir. Ders çalışmak için karnın aç olması tok olmasına göre daha avantajlıdır. Ayrıca ezber yapmak için gürültüsüz yerleri seçmeli; bitkilerin bol olduğu yerleri, nehir ve yol kenarlarını tercih etmemelidir. Çünkü bu gibi yerleri kalbi meşgul eder ve ezbere mani olurlar."
Komünist Rusya'nın kurucusu Lenin Sibirya sürgününde Marks'ın kitabını Sibirya'nın dondurucu soğuğunda bin kez okurken muhteşem bir medeniyetin varisçileri olan bizler neyi kaç defa okuyor ve okuduklarımızı ne ölçüde hayata geçirebiliyoruz? Fert fert bunların muhasebeseni yapmanın zamanı gelmedi mi?
"İlim öğrenin; zira ilmin öğrenilmesi haşyet/Allah korkusudur. İlim talep etmek ibadettir. İlmi tekrar etmek tesbihtir, ilmi arayıp araştırmak cihaddır, onu bilmeyenlere öğretmek sadakadır, bilenlerle paylaşmak da Allah'a yakınlıktır."
Sayfa 21 - Muaz bin Cebel radıyallahu anhKitabı okudu
Vaktinde bir zât tatlı satar ancak ilim talebelerini gördüğünde ücretsiz ikram
edermiş. Kendisine Sormuşlar;
-Neden talebelere böyle ikram ediyorsun?
Zât cevap vermiş;
-Ben bir Allah dostundan duydum ki,
"Kim ilim talebesine destek verirse, onun ya oğlu ya da torunu bundan dolayı alim olur."
İstedim ki soyumuzdan bir alim çıksın.
Bende buna mazhar olayım.
İşte bu zât hanefî ulemasının büyük fakihlerinden olup "El-Hidâye" isimli kıymetli eserin sahibi olan İmam
Merginânî'nin babasıdır.
Osmanlı medreselerinde ilme başlamadan bu eser okutulurmuş. Edeble başlanırmış ilme.
İlim talebesinin ahlakı olması gerektiğini biliyoruz. Ahlakta bir derstir. O dersin kitabı da bu kitab olsa gerek .
Bu kitabı talebe kardeşlerim iyi bilirler. Zirâ çoğu medresede okutulmaktadır. Ne anlatıyor sorusuna gelecek olursak
Yunus Emre 'nin şu dizeleriyle özetleyebilirim.
“ Vardım ilim kapısına, ettim ilim talep. Meğer ilim sonra gelirmiş, illa edep, illa edep.”
Baştan sona kadar Adaba dair bir çok husus yer almaktadır. Kitabın ismi içindekileri bilhassa özetliyor zaten
- Talebe olmayı öğrenmek-
Bu kitabı ilk okuduğumda keşke okullarda bulunan bir çok öğrenci okuyabilseydi demiştim. Çünkü gerçekten sadece öğrenci olmaktan çok edebe dair unutuğumuz bir çok eksiğimiz var maalesef.
Bu kitap hayatınızı değiştirebilir, kısa bir vakit ayırın ve okuyun.
Hayırlı Günler
Uzun süren yoğunluğun ardından kitabı bitirip incelemesini yazabildiğim için çok mutluyum.
Kitap için kısaca ilim talebesinin kılavuzu diyebiliriz. Adından da anlaşılacağı üzere kitap; öğretmen öğrenci ilişkilerini anlatan, öğrencinin nelere dikkat etmesi gerektiğini, nasıl bir yol izlemesi gerektiğini gayet sade ve anlaşılır bir dille anlatan, çok uzun yıllardır medreselerde, eğitim kurumlarında ilk okutulan kitaplardan biridir.
Müellif kendi dönemindeki ilim talebelerine bakmış, aldıkları ilmin onlara bir şey katmadığını, yeterince başarılı olamadıklarını fark etmiş ve bu hususta yöntem hatası yaptıkları için gayelerine ulaşamadıklarını belirterek bir kitap yazıp ilim öğrenmenin metotlarını açıklamak ve hatalarını anlatmak istemiştir.
Eserde eğitim metotlarından sistematik bir şekilde bahsetmemekle beraber yeri geldikçe soru-cevap, anlatım, problem çözme gibi bazı didaktik metotlara işaret eder; dersi bizzat hocalardan dinleyip öğrenmenin önemi üzerinde durur.
On üç bölümden oluşur. İlmin faziletinden derse başlama gününe kadar, ilim elde ederken tevekkülün öneminden ezberi güçlendiren şeylere kadar birçok konuyu ele almaktadır.
İlim öğrenmeye yeni başlamış veya çoktan bu yolda ilerlemeye çalışıyor olabilirsiniz. Kitabı okumanızı ve niyetlerinizi tazeleyip daha sağlam adımlar atarak ilerlemenizi tavsiye ederim.
Keyifli okumalar :)