Esra Dilara

Esra Dilara
@yesradilara
Öğrenci
Sosyoloji/Hacettepe
Ankara
29 okur puanı
Temmuz 2022 tarihinde katıldı
Bazen böyle olur, gün içinde bir an gelir ve ben var olduğum için utanırdım.
Reklam
Gerçekte kendimi hiç tanımıyordum, tastamam benim olan hiçbir gerçekliğim yoktu, sürekli bir akış içinde, neredeyse sıvı gibi kolayca biçimlendirilebilir bir durumdaydım; başkaları tanıyorlardı beni, her biri kendince, bana verdikleri gerçekliğe göre; yani her biri bende, ben olmayan -bunların hiçbiri ben değildim çünkü- bir Moscarda görüyordu; kaç kişiyseler o kadar Moscarda vardı, tümü de benden daha gerçek, çünkü benim, yineliyorum, kendi kendim için hiçbir gerçekliğim yoktu.
İnsanların çoğunluğunun kendi içinde kurmayı başardığı bu gerçeklik nasıl bir gerçeklik? Umarsız, değişken, belirsiz. Baskı yapanlar da bundan yararlanırlar! Ya da daha doğrusu, yararlanabilmeyi kurarlar, onların kendi kendilerine, başkalarına, nesnelere verdikleri anlama ve değere boyun eğmelerini, onları kabul etmelerini sağlayarak yaparlar bunu, öyle ki herkes, kendileri gibi görsün, duysun, düşünsün, konuşsun.
Sayfa 122Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... hiçbir zaman herkes için, her zaman için tek bir gerçeklik yoktur, sürekli olarak, sınırsızca değişen bir gerçeklik vardır. Bugünün gerçekliğinin biricik gerçek olduğu yanılsaması, bir yandan bizi ayakta tutarsa da öte yandan sonu gelmez bir boşluğa doğru hızla iter, çünkü bugünün gerçekliği yarın bir yanılsama olarak ortaya çıkmaya yazgılıdır. Üstelik yaşam sona ermez. Sona eremez. Yarın sona ererse, bitmiştir.
Bilmiyordum, düşünmüyordum, ama görünüşümde, daha doğrusu başkalarının bana verdikleri görünüşümde, onların kulaklarında benim bilemediğim bir sesle tınlayan her sözcüğümde, herkesin kendine göre yorumladığı her davranışımda başkaları için her zaman üstü örtülü bir biçimde benim adım, benim bedenim vardı.
Reklam
Ruth kendi ufkunun ötesinden çıkıp gelen bu adamın böylesi anlarda engin ve derin kavramlarla ufkunun çok ötelerine kadar ışık saçabileceğini asla düşünemezdi. Ruth'un sınırı, ufkunun sınırıydı ve sınırlı beyinler ancak başkalarındaki sınırları görürdü. Ruth, derin bir bakışa sahip olduğunu sanıyor, Martin'in bu bakışla çelişen görüşlerinin, onun sınırlarını gösterdiğini düşünüyor ve onun da kendisi gibi bakmasını sağlamanın, onun ufkunu kendi ufku ile aynı olana kadar geliştirmenin hayalini kuruyordu.
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır
Sayfa 200Kitabı okudu
Yaşadığı her yeni günü bir mucize olarak görecekti kız ki, kırılgan yaşamlarımızın her ânında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir.
Veronika her şeyden nefret ediyordu ya, en çok da yaşamını sürdürmüş olduğu biçimden, içinde barındırdığı yüzlerce Veronika'yı keşfetmeye zahmet etmeyişinden tiksiniyordu. Oysa orada kim bilir ne ilginç, ne meraklı, ne cesur, ne küstah, ne deli kızlar duruyordu.
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, "Bu öyle olmayabilirdi!" düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
"Burada ne yazıyor, biliyor musun? Bak, bütün bu kitapta ne yazıyor? Bu adamı öldürmüşler! Oğuz Atay'ın beyninde tümör çıkmış ya? Sonra da gencecik yaşta ölüp gitmiş. İşte, o tümör denilen ... her neyse, bu söylediğin bütün herifler o tümör! Adam üzüntüden ölmüş! Anlamıyor musun hâlâ? Bak, yazıyor burada! Öyle kalkıp küfür falan da etmemişler. Ne yapmışlar, biliyor musun? Hiç! Hiçbir şey yapmamışlar! Böyle, sanki önlerinden bir köpek geçmiş gibi, dönüp de bakmamışlar bile! Onun için ölmüş bu adam. Kimse dönüp de bakmadı, diye. Yapılır mı lan bu? Sen söyle! Vicdanı olan bunu yapar mı, ...! Göz göre göre gitmiş adam!"
Sayfa 276Kitabı okudu
Belki de en korkunç şiddet buydu:durmak. İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur. İnsanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur.
43 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.