Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Talha

Birisi, "Mademki melekler gaybı bilmez, yarın ve gelecek yıl ne olacağını nereden bilirler?" diye sorarsa, Cevabı şudur: Bil ki, melekler gayb âleminde olup, kendileri gayb âlemidirler. Gayb âleminde, dün, bugün ve yarın yoktur. Geçen sene, bu sene, gelecek sene yoktur. Geçmiş yüz bin yıl ve gelecek yüz binyıl farksız olarak hazırdırlar. Çünkü gayb âlemi, zıtlar âlemi değildir. Şehadet âlermi zıtlar âlemidir... O halde melekler gaybı bilmez, hazır olanı bilirler.
Sayfa 155 - DergahKitabı okudu
Reklam
Ey derviş! Aşk, Musa'nın asâsıdır. Dünya ise sihirbaz olup, her gün sihir yapmaktadır. Yani her gün hayal oyunu oynar ve insanlar dünyanın hayal oyununa aldanır. Aşk dünya ağzını açar ve dünyada olan her şeyi birden yutar; sâliki tertemiz, saf ve mücerret kılar. Şimdi sâlikin adı sâfi olur, sûfi olmaz. Çünkü saf değildir. Saflaşınca sûfi olur.
Sayfa 186 - DergahKitabı okudu
Ey derviş! Kesin olarak malum olduğu gibi insan, istidat, çalışıp çabalama ölçüsünde maksat ve muradına ulaşır. İstidatta mecburdur. Çalışıp çabalamada ise muhtardır. Şu halde hepsi cebrdir diyen kimse hata eder. Hepsi kaderdir diyen kimse de hata eder. Hem cebr, hem kaderdir. "Cebr kendi yerinde, kader kendi yerindedir" diyen kimse doğru söyler.
Sayfa 140 - DergahKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ey derviş! Sûretin hiç itibarı yoktur. Mânanın itibarı vardır. İsmin itibarı yok, sıfatın itibarı vardır. Nesebin itibarı yok, hünerin itibarı vardır. Köpek, köpek görünüşüyle pinti ve pis değildir. Yırtıcılık ve ısırganlık sıfatıyla pis ve pintidir. Bu sıfat insanda olsa, insan bu sıfatla bir köpek olur.
Sayfa 103 - DergahKitabı okudu
Ey derviş! Sohbetin tesiri kuvvetli ve özellikleri ehemmiyetlidir. Kim bir şey bulduysa, bilginin sohbetinden bulmuştur. Önemli olan âlimin sohbetidir. Geri kalan bütün riyazet, mücahede, âdâb ve şartlar sâlikin bilginin sohbetine layık olması içindir. Sâlik bilginin sohbetine layık olunca, işi tamamlanır. Kötü ahlâktan tamamen arınır. İyi ahlâkla süslenir. Bilginden işittiği her sözü anlarsa iyidir, anlamazsa zamanı gelince anlamak üzere inanarak kabul eder.
Sayfa 93 - DergahKitabı okudu
Reklam
Bil ki, âlemde mevcut olan her şeyin bir nihayeti ve gayesi vardır. Bir şeyin nihayeti bülûğ, bir şeyin gayesi hürriyettir. Bu sözü ancak bir misâlle anlayabilirsin. Bil ki, meyve ağaçta olgunlaşınca, Araplar "meyva bâliğ oldu" derler. Meyve olgunlaştıktan sonra ağaçtan ayrılır ve ağaçla ilgisi kesilirse "meyve hür oldu" derler.
Sayfa 94 - DergahKitabı okudu
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin,
Sayfa 104 - Yky / otobiyografiKitabı okudu
Çocuklar ölebilir yarın, hem de ne sıtmadan, ne kuşpalazından, düşerek de değil kuyulara filân; çocuklar ölebilir yarın, çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın, çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında arkalarında bir avuç kül bile değil, arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.
Sayfa 155 - Yky / nereden gelip nereye gidiyoruz?Kitabı okudu
vakit hızla ilerliyor gece yarıları ışıklarını yeni söndürmüş bir vapur iskelesi gibi arkada kaldı
Sayfa 76 - Yky / saman sarısıKitabı okudu
Sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Sayfa 19 - Yky / 10 temmuz 1959Kitabı okudu
Reklam
Dinde biçimsel özellik gösteren ibadetler (kulluklar), insan aklının terbiyesi, büyük kulluğun, insan olmaklığın doğru yol (sırât-i müstakim) üzere yani sınırında seyretmesi için son derece önemlidir. Bir örnek vermek gerekirse urefâ, namazı genel anlamıyla insan nefsinin terbiye edilmesi olarak görür: Kıyam, insanın en önemli özelliği, ufka bakmasını mümkün kılan dik durmayı (kebed), dolayısıyla tüm Evren'in bir hülasası olarak maddi, bitkisel, hayvani ve akli özellikleri birlikte içeren bir yapıyı temsil eder. Rükü yani eğilmek, Tanrı karşısında hayvani olanı, hayvani nefsin özelliklerini; secde yani toprağa düşmek, sürünmek ise bitkisel olanı, bitkisel nefsin özelliklerini terbiye etmek yok etmek değil, sınırında tutmak anlamına gelir; iki secdeden sonra kazanılan hâl, terbiye edilmiş nefistir yani kelime-i şehadet getirerek teslim olmuş (barışa, emniyete ermiş), dolayısıyla sükünet bulmuş, ihtiyar yeteneği kazanmış akl-ı selimdir. Bu nedenledir ki, insana (dik durana) en zor gelen şey başkasının karşısında eğilmek, hatta yerde sürünmektir.
Sayfa 158 - KetebeKitabı okudu
Bilgi herkese açık, ancak ait olduğu alanda, belirli bir eğitim sürecini başarmış insanların elde edebileceği bir şeydir. Bu nedenle, Fuzûlî'nin dile getirdiği gibi, "İnsanlar arasındaki eşitsizliğin gerçek nedeni bilgidir." Kişiler, matematik gibi formel bir bilim dalına ait herhangi bir soruyu çözmek için uzmanlık isterken, hayatlarının anlamını devşirdikleri kutsal metinler için aynı duyarlılığı göstermemektedir. Nasıl ki, bakkal hesabı bilmek, matematik bilmek demek değilse, ilmihâl bilgisi de dinin kendisi değildir. Hasta olunca hastalığının uzmanı hekime giden, hekimin muayene sonucunda karar verdiği tedavi yöntemine güvenerek ilaç alan, istirahat eden ya da ameliyat olan bir kişi, nasılsa aynı davranışı, dünyevî ve uhrevi anlamlılığını belirleyen dinî konularda göstermez; uzman aramaz; bulsa da güvenmez! İlginçtir ki, dini konularda herkesin bir fikri vardır. Elbette ki, bu bir tespit ve her tespit gibi, günlük hayatta karşılaştığımız onlarca olgu ve olayın deneyimine dayanıyor. Ancak tam bu noktada şu sorunun sorulması gerek: Neden insanlar pek çok konuda sağlamcı iken, dini konularda -ve dahi değişik beşeri alanlarda- sallama yöntemini benimsiyorlar?
Sayfa 154 - KetebeKitabı okudu
Düşünce, terimsiz ve yöndemsiz yapıldığında ise kaçınılmaz olarak, ehil olmayanların, Tolstoy'un deyişiyle fikir fahişelerinin eline düşer.
Sayfa 74 - KetebeKitabı okudu
Kudemânın dediği gibi, "Evrende en değerli insandır; insanda en değerli akıldır; aklın değeri bilmesindedir; bilmenin değeri ise adâletle eylemesindedir. Yine eslâfın işaret ettiği üzere, "Kinaye te'vili, mecâz tefsiri talep eder; hakikate gelince o yalnızca ilim ister. O ilim ki, muhatabına bir istikamet verir." İstikametsiz tüm deyişler/ söylemler yalnızca idâre etmek, yani aklı dolaştırmaktır.
Sayfa 62 - KetebeKitabı okudu
Dinsel törenlerde baştan çıkarmayı kullanan, barokun dünyevi ve estetik baştan çıkarıcılığını kullanarak Roma Katolik topluluğunu kendine çeken, uçarılıkları ve kadınları kullanarak hatırı sayılı kişilerin aklını çelen Cizvitler bu tutumlarıyla büyük ün kazanmışlardı. Gerçekten de onlar. kitleleri baştan çıkarmaya dayanan, toplum ile kitlelerin arzusuna uygun strateji oluşturma düşüncesinin çağdaş anlamda ilk örneği oldular. Üstelik bu konuda başarısız kaldıkları söylenemez. Politik iktisadın ve üretime dayalı kapitalizmin soğuk cazibesini ortadan kaldırdıktan; sermayenin püriten çevrimini durdurduktan sonra yumuşak ve iyimser semiürjiye ve baştan çıkarmanın yumuşak teknolojisine meydan veren bir çağın; Katolik, Cizvit bir çağın başlaması mümkündür.
Sayfa 221 - AyrıntıKitabı okudu
2.687 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.