Yani açıkçası bizler sürekli bilmeye ve öğrenmeye meraklıyız. Ancak bir şeyleri öğrenmek için yola çıkmadan önce o şeyi bilmenin getireceği sorumluluğu kaldırıp kaldıramayacağımızı sorgulamayız. Her yeni öğreneceğin bilginin kendine has ağır bir sorumluluğu var ve onu kaldıramadığın zaman o bilinçle gördüklerin seni rahatsız edebilir çünkü bilmeden önceki algılayış durumunuzda değerlerinize, ahlakınıza dokunan bir şey dokundurmuyordu ama onu öğrendikten sonra algılayışınız değişir ve sorumluluğunu kaldıramadığınızda çoğu zaman o gerçek bilgi sizi rahatsız eder.
Mesela bir şeylerin farkında olan çoğu insan rahatsız oluyor çoğu şeyden ve huzuru bozuluyor.
Bir şey öğrenmeden önce o şeyi bilmenin veya onun bilincinde olmanın getireceği sorumluluğu kaldırabilecek misiniz? işte asıl soru budur.
Zira bilenle bilmeyen bir olmaz hiç ve bildiğiniz halde yaptığınızda bilmeden yapmanızdan daha çok eleştirinin hedefi olacaktır.
Araştırma ve bilim inançsızlıkla başlar. Ancak inançsızlık başlı başına bir strestir. Yalnızca güçlüler buna dayanabilir.
Bir düşünürün sorması gereken asıl soru nedir biliyor musunuz? Asıl soru şudur: "Hakikatin ne kadarına dayanabilirim?"