فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ
Fasbir li hukmi Rabbike ve lâ tekûn ke Sâhıbi'lhûti, iz nâdâ ve hüve mekzûm. (Kalem Sûresi 48. Âyet)
1. Fasbir: artık sabret
2. li: için, ...e
3. Hukmi: hüküm, hükmü
4. Rabbi-ke: senin Rabbin, Rabbinin
5. ve lâ tekûn: ve sen olma
6. ke: gibi
7. Sâhıbi: sahibi
8. el hûti: balık
9. iz: o zaman
10. nâdâ: nidâ etti, çağırdı
11. ve hüve: ve o
12. mekzûmun: öfkeli olan, çok gamlı, çok hüzünlü olan.
"Ahmet Tekin Meali: Rabbinin vereceği hükmü, icraatını bekleyerek sabırla mücadeleye devam et. Balina mahkûmu Yunus gibi sabırsız olma. Hani o, öfkeye boğularak niyaz etmişti."
"Ali Fikri Yavuz Meali: O halde (Ey Rasûlüm, Allah’ın kâfirlere mühlet vermesine dair olan) Rabbinin hükmüne sabret de, Yûnus peygamber gibi (aceleci) olma. Hani o, (balığın karnında) gamla dolu olduğu halde dua etmişti."
"Diyanet Vakfı Meali: Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti."
"Ömer Nasuhi Bilmen Meali: Artık sen Rabbinin hükmüne sabret. O balık sahibi gibi olma. O zaman ki, O gazaba tutulmuş olduğu bir halde nidâ etti."
Kalem Sûresi 48. Âyet