Can garip, can suskun....
Sevda karşısında hayatın ne önemi var.
Her hayat hikâyesi bitmiş bir aşktan yol alıyordu.
Yoruldum artık başıboş sokaklarda, sonu gelmeyen kaldırımlarda yürümekten.
Hangi hasrettir bu, bitirir bizi
Kapısı aralık odalarda eridi mumlar, Saat kaç, neredeyiz, kimin bu telle çevrili duvar
Kimin eseri bu karanlık sokak
Bu bembeyaz kefen, bu ansızın
Ölüp yitiveren zaman.
Gecenin çatısıdır, açılınca
Evrenin dişi güzelliği,
Binbir gökyüzü altında uyuduğumuz Sevişip çoğaldığımız o özgür
Gururlu ve dost
Günlerin sonuna geldik.
DAR KAPI
Samimi değildik hayır gülen gözlerimizde
ağlamak vardı
susmak bir başka acıydı
konuşmak bir büyük günah
öyle bir dünyaya açılmıştı gözlerimiz
çıkmak istedik
oysa tüm kapılar dardı
BEYAZ AT
Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte
Boş meydanları, kirli sokakları
Herkes kendi yankısının peşinde
Karanlık avlularda oturdum
İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün Tüm putların yeniden dirildiğini gördüm Beyaz bir at gibi uzaklaşıp yiterken ömrüm
Sen uyuyordun
Kirli sokaklarına güneş vurmayan odanda Uyuyordun sen
Evler bir bir yıkılırken üstüme
Yollar canlarımış sıkarken boynumu
Uvuyordun sen
Uyanımak için bir başka gecede
Ağır kanatlarıyla büyürken sessizlik Karanlık usulca konarken pencerene Gölgeler asarken kendini başka gölgelere....
Kent yanıyor duyuyor musun
Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün Acının acıya, nefretin nefrete
Karanlığın karanlığa dönüşünü gördüm Beyaz bir at gibi uzaklaşıp yiterken ömrüm