Karadeniz'in hırçın dalgalarına nice ağıt yakıldı, nara atıldı, sitem edildi.
Ancak dalgasında çok şey gizliydi bizim için. Kimsenin duyamadığı ninnileri biz duyduk, içli aşk hikayelerini biz dinledik, visalsiz hasretin gözyaşlarına biz eşlik ettik.
Biz izledik Karadeniz'in sularında ana vatan yolunu. Taşımaya devam ediyoruz yüreklerimizde Soçi'nin, Kuban'ın, Elbruz'un umudunu.
Evet, en iyi biz biliriz bir ulusun kanıyla kararan Karadeniz'i...
21 Mayıs 1864'te Rusya Çarlığı'nın bir buçuk milyon insanı sürgün ettiği, insanlığın seyre durduğu bu tarihin acısını...
Bir buçuk milyon insanın gemilere istiflendiği ve Karadeniz'de ölüme terk edildiği unutulmaz vahşeti biz biliriz.
Yavrusunun öldüğü anlaşılmasın diye Rus askerine karşı emzirme rolü yapan yaralı anne suratlarını biz biliriz. Mezarsız koymamak için ağıt ve dualarla kovanın içine koyduğu pamuk simalı bebeğini balıkların midelerine gözyaşıyla yollayan, göz kenarlarında feryat çizgileri buruşturan o anaları...
Sırf soyları devam etsin diye ailelerinin erkeklerini gemilerle bir daha görmemek üzere uğurlayarak ölüme bile isteye kucak açan yürekli kadınları, genç kızları, cesur çocukları...
Anadolu’ya ayak bastıklarında göç yolunda açlık ve sefaletten dünyaya göz yumup kendilerinden sonraki nesillere canlarıyla gelecek bağışlayan kahraman dedeleri, gözü kara delikanlıları...
Sonraki nesil... Her 21 Mayıs günü 1864 tarihine dönerek ölüp bugün dirilen...
Yapılan her soykırım insanlık için yunulmaz bir leke, telafisiz bir utanç.
Bu yüzden Çerkes soykırımını tanı, duyarsız kalma, unutma ve unutturma.
Atalarımıza rahmetle...