Kur’an’da ve hadislerde kalbin mahiyeti ve tarifi üzerinde değil işlevleri ve nitelikleri üzerinde durulmuştur. Kur’an ve hadiste geçen kalp kelimesi insanın anlama, kavrama, düşünme ve eşyanın hakikatini bilme yönünü, başka bir ifadeyle insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran temel niteliğini dile getirir. İnsanın idrak eden, bilen ve kavrayan tarafı olduğu için kalp ilâhî hitaba muhataptır, yükümlü ve sorumludur.
Dinî ve insanî hayatın merkezinin kalp olduğu Kur’an ve hadislerde açıkça ifade edilmiştir. “Onların kalpleri var. Fakat onunla gerçeği anlamazlar” (A‘râf 7/179),
“Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki orada olanları akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Ne var ki yalnız gözler kör olmaz, göğüslerde olan kalpler de körelir” (Hac 22/46),
“Kalbi olanlar için bunda öğüt vardır” (Kâf 50/37) mealindeki âyetler kalbin idrak, ilim, marifet ve düşünme aracı olduğunu ortaya koymaktadır.