Abdullah Kazım Düzcan

Abdullah Kazım Düzcan
@Abdullahkazim
6 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Çokluğun kalkanındaki eşmerkezli daireler, yeni bir uygarlığın yeni yaşam tarzlarının, yeni bir insanlığın, yaşayan canlılarla yeryüzü ve evren arasında kurulacak şefkatli bir ilişkinin ifadesi olmak zorundadır.
Sayfa 357 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mülkiyet ve piyasaların anayasal düzeni aşılması imkansız bir ufka dönüşür ve devlet ''rekabetçi düzenin bekçisi'' olur
Sayfa 268 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Zamandan mahrum bırakılmak
Bugün iş saatleriyle boş zaman giderek iç içe girdikçe ve yaşamımızın her anı boyunca bizden üretken olmamız istendikçe, işgünündeki ayrımlar yok olmaktadır. Elinizdeki akıllı telefonlarla aslında hiç bir zaman işin dışına çıkamıyorsunuz veya mesai dışı çalışmış oluyorsunuz. Dahası sayıları giderek artan bir grup insan için sürekli erişilebilir olmak,sadece iş saatleriyle ile boş zaman arasındaki sınırları muğlaklaştırmakla kalmayıp geceleri ve uykuyu da kemiriyor.Her an her saat e-postalarını kontrol edebiliyor, ayakkabı satın alabiliyor, güncel gelişmeleri takip edebiliyor veya porno sitelerine girebiliyorsunuz.Değere el konma süreci,yaşamımızın her anını kuşatma eğilimindedir.Asla uyumayan küresel bir sistem içinde üretip tüketmekteyiz. Neoliberalizmin durmak bilmeyen ritmi altında, Jonathan Crary'nin söylediği gibi ''zamandan mahrum bırakılmaktayız''
Sayfa 253 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Söz almak sadece kişinin kendisini ifade etmesinden ibaret değildir ve konuşma özgürlüğünden çok daha fazlasıdır. Söz almak sözcüklerin kendisini dönüştürmek, onlara yeni anlamlar kazandırmak, toplumun yeni eylem ve davranış mantığıyla bağlantılı anlamlar vermektir. Söz almak aynı zamanda insanın kendisinden çıkması,yalnızlıktan kurtulması, diğerleriyle karşılaşması ve topluluk inşa etmesidir. Her iki şekliyle de söz almak bir tercüme sürecidir.
Sayfa 208 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Birey özneyi tanımlayan sahip olduğu şeylerdir. modern özne sahip olduğu her şeyi üzerinde tutan bir askılık gibidir. Bireyin aynı gayri mülkler ve fikirler gibi işe gitme ve bir şeyler icat etme kapasitesi vardır. dahası hepsi piyasada değiş-tokuş edilebilmektedir. Aleksandra Kollontay'a göre sahip olma mantığı öyle derin kökler salmıştır ki aşkla ilgili modern kavramlara bile sirayet etmiştir. insanlar birbirleriyle kurdukları bağları mülkiyet dışında düşünemez olmuşlardır: sen benimsin,ben de senin. Buna karşılık müşterek alandaki öznelliklerin temeli sahip olunan şeylerde değil onlarla kurulan ilişkilerde ve bunların diğerlerine açık olmasında yatar. Öznellik sahip olunan şeylerle değil olunan şeylerle, daha iyi bir ifadeyle birlikte var olduğumuz, birlikte hareket edip birlikte yarattığımız şeylerle tanımlanır. Öznelliğin kendisi toplumsal işbirliği içinden doğar.
Sayfa 154 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Reklam
84 öğeden 61 ile 75 arasındakiler gösteriliyor.