Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

özlem

özlem
@Agustosmevsimi
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen. Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen. • Şeyh Galip youtu.be/OO0blZAZZjw Filistin, işgal edilmiş zihinlerin meselesi değildir. İnsanlığın Meselesidir.
Kartal aynı zamanda aydınlık, ışık sembolüdür. Tavşan ve boynuzlu hayvanlar, karanlık, ay sembolüdür.
Sayfa 44
Reklam
Kartal, Orta Asya Türklerinde koruyucu ruh kabul edilmişti. Savaşanların koruyucu ruhu sayıldığından silahlarda çok kullanılırdı. Kartallı tuğ, asa, kud­ret ve asalet sembolü olarak Orta Asya'da çok yaygındı. Kartal aynı zamanda kudret ve kuvvet sembolüdür, göklerin hakimidir, kuv­vet birleşmesi sebebiyle çift başlı kartal fazlalaşmış ikili kuvveti temsil eder. Selçuklu devri tarihçisi İbni Bibi'ye göre Anadolu Selçuk hükümdarları sa­vaşlarda bir yere hakim olunca tepesinde kartal bulunan çetrlerini (bir nevi çadır) kurarlardı. Eserinde "Hükümdar çetrinin kartalı sultanların güneşine talih kanadını ve tüylerini gerdi ve kudret gölgesini yaydı" der. Özellikle İran ve Suriye bölgesi İslam el sanatlarında taht sahnelerinin üstünde ve altında koruyucu asalet sembolü olarak kuş veya kartal figürleri görülür.
Sayfa 43

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Arslan çeşitli devir ve kültürlerde daima kuvvet ve kudret sembolü olarak görülmüştür. Bu nedenle sarayları, tahtı, şehri, kaleyi, yapıyı kötülük­ten, düşmandan koruyan bir unsur gibi kullanılmıştır. Özellikle Büyük Sel­çuklu ve İlhanlı devri el sanatlarında tahtı koruyan arslan figürleri yaygındır. Arslan büyük olasılıkla aynı zamanda arma, totem olarak da düşünülmüştür. Dede Korkut kitabında arslan ana olarak geçer. Selçuklu Sultanı II. Gıyased­din Keyhusrev'in paralarından ve daha önce sözü geçen İncir Han portalin­deki kabartmalardan da bildiğimiz gibi arslan sultanın arması olarak kullanıl­mıştır. Selçuklu sultanlarının Alparslan, Kılıçarslan gibi arslanlı isimleri sev­dikleri anlaşılmaktadır. Bunun dışında, Şaman etkilerinin İslam tarikatlarında kalıntılarıda Anadolu Selçuk sanatında bol arslan görülmesine yol açmıştır. Anadolu'da yaygın bir inanca göre arslan ağızlarından akan sularla abdest alınır, şifa niyetine içilir. Ta­nıttığımız, arslan başı çörtenler bu inanışa göre ayrı değer kazanır. Özellikle Bektaşilikte arslana verilen önem büyüktür ve Haydar adıyla anılır. Hatta Haz­reti Ali "Haydar-ı Kerrar"dır (tekrar tekrar arslandır). Tokat bölgesinde Bektaşi etkileri yoğundur. Arslanlı mezar taşlarına bu bölgede rastlanması bununla il­gili olabilir. Bunların Hazreti Ali sembolü olması mümkündür.
Sayfa 40
Kayseri İç Kalesi'nde (1224), Divriği Kalesi ana burcunda (1236-42), Denizli Dinar yolunda bulunan Çardak Han'ın portalinde (1230), Sivas ve Tokat Gök Medreseleri Müzesi'nde İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulu­nan Selçuklu devri arslan heykellerinde kaba işçilik, hareketsiz masif kütle karakteri, gövdenin başa göre küçük tutuluşu ve arka ayaklar üzerinde otu­ruş belirgin Selçuklu özellikleridir. Kaba yüzlerde kübik bir görünüş vardır. İri badem gözler, kaş hattı ile birleşen yassı büyük burun, iri ve açık ağız, şişman yanaklarla daha çok bir arslan karikatürüne benzerler. Dişler, adale­ler, yele gibi detaylar işlenmemiştir. Benzer karakter gösteren, fakat sadece arslan başı şeklinde verilen arslanlı konsollar ve çörtenler (su olukları) de Selçuk sanatında boldur. Örnekleri şöylece sıralayabiliriz: Diyarbakır Ulu Camii avlusu (1156-1 178), Alanya Ala­ra Han (1229-1232), Denizli Ak Han sağ eyvanı (1253-54) konsolları, Niğde Alaeddin Camii (1223), Kayseri-Sivas yolu Sultan Han (1232-36), Kayseri Huand Hatun Medresesi (1 237-38), Kayseri doğusunda Karatay Kervansa­rayı (1240), Kayseri Sahibiye Medresesi ve Akşehir Taş Medrese Müzesi'nde sergilenen çörtenler. Kayseri Sahibiye Medresesi (1267-68), Divriği Kale Mescidi (1180) gibi bazı eserlerde sütun başlığı içinde yer alan arslan başları da aynı yüz karakterini gösterir. Arslan başı çörten ve konsollarda başlar boyundan yapıya bağlanmıştır, yele görünmez. Çörtenlerde iri açık ağızlar su oluğu vazifesi görür. Avrasya hay­van üslubunun "eğri kesim" tekniği bazı örneklerde dikkati çeker.
Sayfa 38
Reklam
Arslan, Anadolu Selçuk figürlü kabartmalarında en yaygın örneklerdendir. Heykel olarak da yapılan tek figürdür. Çoğunlukla çift ve simetrik olarak kullanılır.
Sayfa 38
İnsan figürü Anadolu'da ender olarak sadece büst veya rozet şeklinde can­landırılarak ay ve güneşi sembolize eder. Çoğunlukla ay ve güneş bir arada kullanılır. Cizre Köprüsü'nde insan büstü arslan üzerinde güneşi, boğa üzerinde ise ayı canlandırır. Sivas Keykavus Da­rüşşifası'nın ana eyvanının kemer köşeliklerinde, birer ay ve güneş rozeti içinde, çok harap durumda, uzun örgülü saçlı başlar yer alır. (1217) Etrafla­rına dağılmış daha küçük dörder rozetinde başka gezegenleri sembolize et­tiği kanısındayız.
Sayfa 36
Selçuklu taş işçiliğinde bitkisel unsur, geometrik motifler, yazı ve daha az olarak figürlü dekor ana bezeme unsurlarıdır. Bitkisel dekorda ana motif üç dilimli palmet yapraklarıdır. Bazen sadece yarım palmet yaprağı işlenmiştir. Çoğu kez de yarım ve tam palmetler girift bir bitkisel ağ, arabesk meydana getirir. Yarım ve tam palmetlerin uçlarında meydana gelen düğüm gibi kıvrıl­malar (volut), Türk bezeme sanatının en belirgin özelliğidir. Yaprak bezeme­leri bazen daha çok lotusa benzer şekillerde bordürler meydana getirir. Bizans devri devşirme (Spolie) sütun başlıklarının etkisi ile çok stilize akantus yaprakları da kullanılır. Bunlar genellikle iki katlı yaprak sırasına sahiptir. Çok rastlanan, yaprak ve arabesklerden oluşan desenlerin yanı sıra, Divriği Ulu Camii, Konya İnce Minareli Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese por­tallerinde olduğu gibi, adeta bitkisel bir heykel şeklinde, hayat ağacı kaynaklı iri desenlere de rastlanır.
Sayfa 11
Anadolu Selçuk taş süslemesinde kompozisyonlar büyük çeşitlilik gösterir, her eserde değişir, fakat belli bir sistem ve şema aynı kalır. Örneğin, dış ve iç portali olan çok sayıdaki kervansaray yapılarından hiçbirinde iki portalin süs­lemesi birbirinin eşi değildir. Her biri bir sanat ürünü olan Selçuklu portalleri­nin gezici ustaların veya atölyelerin işi olduğu tahmin edilmektedir. Mihraplar çoğu kez yapı içinde portallerle yarışan bir taş işçiliği sunar. Anadolu Selçuklu dönemi mihraplarının büyük çoğunluğu kesme taştandır. Bunu çini mozaik mihraplar izler. Mihrapların boyutları genellikle yapının iç mekanlarıyla orantılıdır. Silvan Ulu Camii'nde olduğu gibi, bazı eserlerde birden fazla mihrap görülür. Bunlar bazen kıble duvarında, bazen de avluyu ayıran duvarda bulunur. Daha çok sayılı mihraplar özellikle Diyarbakır Kale Camii, Erzurum Kale Mescidi, Dunaysır ve Harput Ulu Camii gibi Doğu ve Güneydoğu eserlerinde görülür.
Sayfa 10
Taş bezemenin özellikle 13. yüzyılda, çok zenginleşen Selçuk mimarisinde girift ve başarılı örnekler verdiğini görürüz. Genellikle 13. yüzyılın ilk yarısın­dan olan erken örnekler daha yassı kabartma, tekstil karakterinde bezeme ile dikkati çeker. Konya Sırçalı Medrese (1242-43), Divriği Kale Camii (1180), Divriği Sitti Melik Türbesi (1195-96), Kayseri Çifte Medrese (1205), Aksaray Alayhan (1210-20), Antalya Evdir Han (1215-19) portalleri gibi arkaik karakterli yapılar bu erken stile örnektir. Bu portallerde geometrik ağlar, köşeli desenler, kufi yazı ana dekoru teşkil eder. Bu erken örneklerde dıştan içe doğru önce silmelerle ayrılan çerçeveler görülür. İkinci veya üçüncü sıra­ da geniş bir geometrik bordür yer alır. Basık ve yayvan olan stalaktitli portal nişi yine geometrik bir bordürle kuşatılır ve bu bordür nişin köşelerinde içeri kıvrılarak, içini de dolanır. Stalaktitler iridir. Niş köşeliklerinde rozetler görü­lür. 1217 tarihli Sivas Darüşşifası portali gibi bazı anıtsal karakterli erken örnek­lerde bitkisel desenler de görülmeye başlar. Bu örnek bütünüyle, 13. yüzyıl ikinci yarısına tarihlenen portallerin hazırlayıcısı olur. Daha yüksek kabartma­lı olan 13. yüzyıl ikinci yarısı portallerinde stalaktit nişler uzar, niş iç yan du­varları çeşitli farklı motiflerle bezenmiş sahalara ayrılır.
(Sayfa 9-10)
Reklam
Restorasyonlar/Terk edilmiş kültürel yapıtlar..
(...)Resimde, heykelde ve mimarideki ya da sahne sanatlarındaki anıtsal yapılar, büyük sahne gösterileride çoktandır bayağılığın ve özsüzlüğün egemen olduğu sıradanlaşmış şeylere dönüşmüştür.
Sayfa 183
Günümüzde de o nispette "hakikat" meyvelerini alıyoruz..
Başat ideolojinin işleyişi, gelişmiş batılı ülkelerde daha kompleks, karşı kültür söylemlerine yer veren bir yapılanma içinde olmuştur.
Sayfa 176 - Başat ideoloji: baskın ve egemen olan
Günümüzdeki eğlence ve bilinç endüstrisinin ürettiği soap operaların karşı kültürün söylemine yer vermesi bu toplumlarda ideolojinin, eski günlerdeki işleyişinden farklı bir biçimde işlemekte oluşundandır. Bugün başat ideolojinin, temel değerleri eleştiriden uzak tutabilmek için, çelişkin öğelerle, çelişkin söylem parçacıkları ile ana söylemini sürdürmesi gerekmektedir. (...) Ne var ki, günümüzün gelişkin toplumlarında başat ideolojinin temel öğeleri olan pazar kurumu, mülkiyet kurumu, hiyerarşik ilişkiler ve zihinsel emek ile bedensel emek farklılaşması konusunda hiçbir yeni söyleme yer verilmemektedir.
Sayfa 174
(...) Sokaktaki şiddete karşı, bunu durdurabilmek amacıyla, şiddetin hukuk dışı yollarla kullanılmasını meşru gösteren bugünkü soap operalar yeni bir meşrutiyet biçimi oluşturmaya yönelen güç dengelerinin göstergesidir.
Sayfa 173 - Ünsal Oskay burada ithal dizilere dem vurmaktadır. Seyredilen ve benimsenen yalnız hoş vakit değildir deyişiyle.
8,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.