Belki insan asıl beyni durunca ölüyor, yeni bir düşünceyi idrak etme gücünü yitirince. Bizim Porteous da öyle biri. Olağanüstü bilgili, olağanüstü zevk sahibi ama değişme kabiliyeti yok. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor, aynı şeyleri düşünüyor. Üstelik onun gibiler ne kadar çok. İçeriden durmuş ölü kafalar. Aynı küçük izin üstünde ileri geri hareket eden ve bu arada hayaletler gibi gitgide soluklaşan kafalar...
...Ve bütün düzgün insanlar felç olmuş. Ölü insanlar ve diri goriller. Arası kalmamış gibi...
Sanki muazzam bir makinenin (düzenin) esiri olmuş gibiydik. Kendi özgür irademizle hareket etmeyi aklımıza getirmediğimiz gibi direnmeye çalışalım, diye bir düşüncemiz de yoktu.
Hayatı boyunca şişman olmuş, yürümeye başladığından beri şişko diye çağrılmış biri derin duyguların varlığından gerçekten haberdar olabilir mi, ondan bile emin değilim. Nasıl olsun? Öyle şeylerin tecrübesine sahip değildir ki... Trajik bir sahneye asla şahit olamaz; çünkü şişman birinin olduğu bir sahne trajik değil ancak komik olabilir. Şişko bir Hamlet'i düşünebiliyor musunuz mesela? Ya da Oliver Hardy'nin Romeo'yu oynamasını?