Nasıl insanların değeri iki dudakları arasındaki sükutla saklı kalırsa kitapların kıymeti de iki kapak sahifesi arasındaki sessiz yazıların içinde gizli durur. Birini dinlemek, ötekini okumak zahmetine katlanmadıkça doğru bir hüküm edinemeyiz...
Sıradan insan düşlemez, o sadece kendisine dayatılan hipnotik bir hayat masalına körü körüne itaat eder. Eşsizliğini, bağımsız ve yaratıcı doğasını unutmuştur, çünkü kendisine erişme imkanı yoktur, dış dünyaya bağımlıdır...
Hayat diye kabul ettiğimiz şey, gerçek hayatın uykusu, varlığımızın gerçek halinin ölümüdür. Ölüler doğar, ölmezler. İki dünyayı ters sırayla biliriz biz...
İnsanlar artık hidrojen atomu âleminin son kemal noktalarına ulaşmışlar ve bu muazzam âlemin kapısından dışarı çıkmak üzere onun eşiğine adımlarını atmışlardır. Bu eşik ise ancak idrak ve bilgi olgunluğu ile aşılabilir…
Nasıl zihnin tabiatı düşünmekse, Tanrı'nın tabiatı da yaratmaktır. Bu O'nun sadece zamanın başlangıcında yaptığı bir şey değildir. O, bunu sürekli olarak yapmaktadır. Tanrı, sürekli olarak yaratısını yaratmaktadır ve asla durmayacaktır...
Tanrı, Yüce Zihin'dir. O, her yerdedir ve daima vardır. İnsan zihni bu Yüce Zihin'in bir suretidir. İmajinasyon gücü vasıtasıyla o da evreni dolaşabilir ve Tanrı gibi, bütün zamanlarda ve bütün yerlerde olabilir...