Kendilerini dünya çapında "insan haklarının savunucuları" ilân edenlerin, sözgelimi "terörizme karşı mücadele etmek" için yöneticilerini Lyon'da (1996) toplayan G7 ülkelerinin (dünyanın en zengin 7 gangster ülkesinin), dünyanın en "terörist" devlet başkanları ve insan haklarının en kötü ihlâlcilerinden meydana gelmiş olması son derecede dikkat çekicidir! Onlar sadece uzak (Amerika Kıtasının asıl yerlilerinin katliamı, Siyah köle ticareti, genel olarak sömürgecilik) geçmişleriyle değil, şu çok yakınlardaki cinayetleriyle de bu şekilde adlandırılmayı hak ediyorlar: Vietnam'da napalm bombası kullanarak ülkeyi mahşere çevirdiler; Ruandalı işkencecilere para, silâh ve eğitimci temin ettiler ve böylece 400 bin kişinin öldürülmesinin vebalini yüklendiler; şu anda da Irak'a ambargoyu sürdürmekle hastanelerde beş yaşından küçük 250 bin (Dünya Sağlık Teşkilatı'nın verdiği rakam*) çocuğun ölümünden ve bir o kadar da dışardaki çocukların ölmesinden sorum ludurlar! Ve bizler şu gerçeği yeterince sık tekrarlamıyoruz: Bu kimselerin dayattığı "liberal" büyüme modeli, dünyanın geri kalan kesimine her iki günde bir Hiroşima'ya denk cana mal olmaktadır!