Parçalanmış, darmadağın olmuş bir ailenin himayesini okuduk. Hikaye aslında babanın ölümü ve miras meselesiyle başlıyor. Miras meselesinden çok daha derin bir konu aslında. Oldukça şaşırıyorsunuz. Aile içi tramvaylara ve iç hesaplaşmalara şahitlik ediyorsunuz. Tabii hesaplaşan, hesaplaşması gereken kim noktasında insan durup düşünüyor. Romanda Bergjlot’un aslında sessiz çığlıklarını duyuyorsunuz ve bunu maalesef sadece okuyucu duyuyor; anne duymuyor, kardeşler duymuyor, baba zaten… İlk Norveç edebiyatı okumamdı ve sevdiğimi söyleyebilirim. Rahat, akıcı bir dili olan, okuması yormayan bir roman