"Neden anne
hiçbir şey beklendiği gibi olmadı?
Neden? Neden çürüyüp gider insan,
sessizce acıyla ihtiras arasında parçalanarak?
Ben neden hayatımı sürgündeymiş gibi
geçirdim?
Kendi dilim varken hâlâ kayıp kelimeleri
bulabilecek ya da sessizliğin içinden
unutulmuş kelimeleri çıkarabilecekken.
Neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi
duydum evin içinde?
Neden? Söyle bana anne, insan neden bilmez
nasıl seveceğini?...
Fakat konuştukları dil,diğer kırlangıçların diliydi ve bu dilde,söylemek istedikleri şeyleri söylemekten utanıyorlardı.Bu dil,onların içindeki şeylere uygun değildi.
Bir insan yeni doğduğunda, zayıf ve esnektir.
Öldüğü zamansa, kaskatı ve duygusuzdur.
Bir ağaç büyürken körpe ve yumuşaktır.
Ama kuru ve sert hale geldiğinde,
ölüp gider.
Sertlik ve güç, ölümün arkadaşlarıdır.
Esneklik ve zayıflık, varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.
Kendini sertleştiren hiçbir şey kazanmayı başaramaz.