Aniden olmadı, birikti. Yavaş yavaş doldu, sonunda taştı. Bugün attığım üçbeş adım yormadı beni, dün yürüdüğüm kilometrelerce yol nefesimi kesti. Doldum taşıyorum artık ve siz sadece bugün taştığımı görebiliyorsunuz.
Olmaz ya hani geliversen
Hiç bir şey sormasan
Hiç bir şey söylemesen
Sussam
Sussan
Sussak.
Susuşların anlattığını dinlesek
Sırt sırta otursak
Katılasıya ağlasak
Sormasak birbirimize sebebini
Sarılsam
Sarılsan
Sarılsak.
Ve yine hiç bir şey konuşmasak
Ama anlasak
Ne vardı sahi
Olmaz ya
Hayal ya
Hani diyorum olsa ne vardı.
Gözlerim, geçmişin karanlık koridorlarına daldığında, sakin bir denizin yüzeyindeki yansımalar gibi akıyor hatıralarım. Zamanın labirentlerinde kaybolup gitmiş kararların izlerini takip ederken, şimdi aydınlık bir meydan okyanus gibi genişliyor önümde.
Hatalarımın izleri, kum saatinin her zerresinde gizlenmiş hazine parçaları gibi. Her bir sebep, onları yaratan kararların izini taşıyor; ve her bir sonuç, benim için gizemli bir şekilde hayırlı bir kapıyı aralıyor. Belki de yaşadığım her acı, kalbimin kıvrımlarında gizlenen bir mucizenin habercisiydi.
Şimdi, geçmişin perdelerini aralarken, bilgelikle dolu bir rüzgar esiyor yüzümde. Zamanın dokusunu hissediyor, her bir hatayı bir ders olarak kabul ediyor ve yarının aydınlık ufuklarına doğru adımlarımı emin adımlarla atıyorum.
Belki de gerçek güzellik, geçmişin tozlu raflarında saklıdır. Ve belki de gerçek huzur, geçmişin hatalarını kabul edip, geleceğin umut dolu sayfalarını yazmaktır.