"Daha net konuşmam gerekirse, benim hayat arkadaşımsın." Üzerine doğru eğilerek alnının tepesindeki saçlara burnunu sürttü. "Benim ödülüm... Benim eğlencem ve acım... Benim sonsuz arzumsun. Senin gibi biriyle hiç karşılaşmadım, Evie."
Bazıları Prenses olduğu için kaleye kapatılırdı. Misal ablam Bahar. Fakat ben kaleye kapatılırsam bunun hiç bir asil tarafı olmazdı. Surlar beni dünyadan değil, dünyayı benden korurdu.
Hayatımda anneme delice öfkelendiğim, hatta ondan nefret ettiğimi zannettiğim zamanlar olduğunu itiraf etmek zorundaydım. Zor bir kadındı, anlamışsınızdır. Fakat geldiğim şu noktada onun gibi olmaktan, ona benzemekten daha çok istediğim hiçbir şey yoktu. Ben de aşka karşı kurşungeçirmez olabilmeyi istiyordum. Göğsümü tüm kırıklıklara korkusuzca siper edebilmek istiyordum. Ben de aklıma koyduğum her şeyi yapacak gücü kendimde bulabilmek istiyordum. Annemin kızı olabilmek istiyordum. Bunu yapabileceğime İnandığım o parlak günler henüz çok uzaklaşmamıştı aslında. İçimde bıraktıkları umutlar bile henüz soğumamıştı.
Bir anda, şak diye yere kapaklanıverdim.
Dizlerim ve avuç içlerim acıyla sızlarken Poyraz’ın “Çarpıldın işte.” dediğini işittim. Pis Gargamel. Yine de eğilip yerden kalkmama yardım edecek kadar insanlık vardı içinde. Kollarımdan tuttu ve yavaşça doğrulmama yardım etti. “İyi misin?”
Değildim. Hem dizlerim hem de gururum o kadar incinmişti ki dolan gözlerimi karşımdaki kara kalpli adamdan saklayabilmek için yere bakıyordum. Buna rağmen “İyiyim.” dedim. “Küçük bir kaza.”
“Çalışanlarıma uyuşturucu vermenin ilahi karşılığı.” diye düzeltti Poyraz.
“Ha ha.” Cansız bir gülüş taklidi yapmayı denedim ama sesim zannettiğimden daha ağlamaklı çıktı. “Ben kimseyi uyuşturmadım.”
Ben nasıl inatla başımı kaldırıp ona bakmıyorsam Poyraz da inatla beni bırakıp uzaklaşmıyordu. “Böyle inkâr etmeye devam edersen çatına bir yıldırım düşecek.”
“Ben sadece kibar bir komşu olarak çalışanlarına ikramda bulundum.”
“Bütün mahalleyi seller basacak senin yüzünden.”
“Sen karanlık adamsın ya, herkesi kendin gibi zannediyorsun.”
“Bütün şehri zelzeleler alacak.”
“Oysa ben gayet kendi hâlinde, aklı başında bir kadıncağızım.”
“Alev alev yanacak buralar.”
Muhabbetin nasıl bu kıvama geldiğini bilmiyordum ama gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken nihayet başımı kaldırıp ona baktım. “İtfaiyeyi çağır o zaman.”
“Adam onunla tokalaşmış. Dostum, sen bu kızı gördün mü? O el sıkışılacak biri değil, evlenilecek biri. Eve ailene götüreceğin kız o. Randevunun sonunda elini sıkmazsın, onu öper, sahiplenir, senin yaparsın.”