Şimdi kendisi gibi perişan durumda olan çocukluk arkadaşlarını geride bırakıp bir tek tatlı söz duymadığı bu yoksulluk yuvasından uzaklaşıyordu. Ve bu alabildiğine geniş dünyadaki yalnızlığının acısını çocuk kalbinde ilk defa olarak hisseder gibi oldu.
Madenler ile bitkiler arasında aracı mercandır. Zira ki salabette taş gibidir ve bitki gibi zerre zerre denizin dibinde bitip, suyun yüzünden yukarı gelip, kurulduğunda; sert olur. Bitkiler ile hayvanlar arasında aracı hurma ağacıdır. Zira ki o, bitki iken hayvan gibi erkeğine yakın olmadıkça; neticesi hurma olmaz. Başını kesseler helak olup, kuru ve yapraksız, meyvesiz kalır. Hayvanlar ile insan arasında aracıların en belirgini maymundur. Zira ki, cümle azası, kıl ve kuyruğundan başka, dışı ve içi insana benzer.
Kâinatın ortaya çıkışı insanda son bulmuştur, varlık dairesi onunla tamam olmuştur. İnsan, cihan ağacının meyvesi olduğu için hepsinden sonra vücuda gelmiştir. O halde devranın hülasası insan olmuştur.
Kendi yaralarımızı kabullenip zemindeki mecazi yılanları tanıyabilir, cehaletin ya da inkârın engeline takılmadan, kişisel farkındalığın bilgileriyle silahlanabiliriz.
"Dostlarımıza sevgimizi, onlar yaşarken göstermek çok daha önemli," dedi. "Öldükten sonra değil. O zaman iş işten geçmiş oluyor. Hiçbir şeyin önemi kalmıyor."
Tarih tek yönlü bir yol. İleri doğru yürümeye devam etmek zorundayız. Ama her zaman İleri bakmak zorunda değiliz. Bazen de etrafa bakınıp gördüklerimizin keyfini çıkarabiliriz.
"Seni ilk gördüğümde gölgeme basmamıştın. Çok yakınıma geldin. Ama üstüne basmadın. Bu sana güvenebileceğimi gösteren bir işaretti. İçindeki mana içimdeki mana'ya saygı gösterdi."
...
Bana sarıldı. Gölgelerimiz birleşti. "Artık önemlo değil! Mana'larımız aynı. Gölgelerimiz bir."
Nefesimi tutuyorum ve o anda hem Londra'daki bir öğretmenler odasında hem de Paris'teki bir barda, iki farklı yüzyılın, zaman ile mekanın, şimdi ile geçmişin, su ile havanın arasındaki bir araftayım.