Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

melâl

melâl
@Birmelall
Güçsüzüz biz, zavallı yaratıklarız. Siz de öylesiniz, sevgili dostum. Zekisiniz, cömertsiniz, annenizin sütünden iyi dürtüler emmişsiniz, ancak hayata adımınızı atar atmaz yorgun ve hasta düşmüşsünüz. Güçsüzüz biz, güçsüz!
Reklam
Acıyı küçümsemek onlar için hayatı küçümsemek anlamına geliyordu. Onlara göre bütün varlığı açlığı, soğuğu, hakareti, yokluğu hissetmek ve ölüm karşısında Hamlet gibi korku duymaktan ibaretti. Bütün bir hayat bu duygulardadır. Hayatın yükü altında ezilebilir, ondan nefret edebilirsiniz ama onu küçümseyemezsiniz.
Bir canlı ne kadar basitse o kadar az duyarlıdır ve uyarılara karşı daha zayıf karşılık verir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Acıya karşı bağırarak, gözyaşlarımla cevap veririm.
Doğru mu?
Acı, acı hakkındaki canlı düşüncedir. Bu düşünceyi değiştirmek için irade gücü göster, onu silkip at, şikâyet etmeyi bırak; acı kaybolup gidecektir.
Reklam
İnsanın huzuru ve memnuniyeti dışarıda değil, içindedir.
Eğer ölüm herkes için olağan ve meşru bir sondan ibaretse insanların ölmelerine engel olmak niye? Bir tüccarın ya da memurun fazladan beş, on yıl yaşamasının kime ne faydası var?
"Zevklerin, sevinçlerin uzak dursun bizden, bütün zenginlikleri vahşice elinde ya da kafanda toplaman, kardeşinden daha üstün olma hırsın, anlamsız işlerin, türlü marifetlerin, ne idüğü belirsiz göz boyamaların, meraklı düşüncen, hiçbir şey bilmeyen bilgin bizden uzak dursun. Senin bile uykularını kaçıran, döşeğinde rahatını bozan bütün çılgınlıkların uzak dursun. Bizim bunların hiçbirine gereksinmemiz yok, yeter bize Tanrı'nın bol bol sunduğu soylu güzel mutluluklar. Işığının gözümüzü kamaştırıp bizi yanılgıya sürüklemek yerine yolumuzu aydınlatması için yardımcı olsun bize. Onun ışığında ilerlememiz, o ışığının bizi kavraması için yardım etsin. Bu ışık birbirimizi sevmemizdir, yürekten talofa(selam) diyebilmemizdir."
Papalagi, çok ender anar Tanrı'yı. Ancak bir fırtına patlayacak ya da yaşam ateşi sönmeye yüz tutacak ki, kendisinden daha büyük güçler, daha yüksek şefler olduğu aklına gelsin.
İşin aslına bakarsanız, Papalagi'nin düşünmek dediği o bilmek işine fazla kafa yormadığımız doğru. Ama, hele bir sormak gerek, acaba pek düşünmeyen mi aptal, yoksa çok fazla düşünen mi?
Reklam
Meslek, yaşamı yok eden bir Aitu'dur. İnsanların kulağına güzel şeyler fısıldayan, ama bedenindeki kanı içen bir Aitu.
Zavallı, şaşkın Papalagi'yi bu çılgınlıktan kurtarmalıyız. Zamanını geri vermeliyiz. O küçük, yuvarlak zaman makinelerini parçalayıp, ona, güneşin doğuşundan batışına kadar bir insanın kullanabileceğinden çok daha fazla zaman olduğunu anlatmalıyız.
Papalagi'nin içi zaman korkusuyla dolu olduğu için, hepsi, hem yalnız erkekler değil, kadınlar ve çocuklar da, büyük ışığı kendi gözleriyle ilk kez gördüklerinden beri ayın kaç kere yükseldiğini, güneşin kaç kez battığını kesin olarak bilirler. Bu o kadar önemlidir ki, belirli ve değişmez aralıklarda çiçekler ve şölenlerle kutlanır. Bana "Kaç yaşındasın?" diye sorduklarında, benim gülüp de bunun önemi olmadığını söylemem üstüne utanmam gerektiğini düşünüyorlardı.
Bu zaman gürültüleri duyulduğunda Papalagi, "Ne kötü, yine bir saat geçti" diye yakınır. Çok kederlenmiş gibi de yüzünü ekşitir. Halbuki taptaze bir saat başlamaktadır o anda.
Eğer insan çok fazla "şeye gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük Ruh'un “şeyleri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir "şey" düşkünüdür, "şeyleri olmadan yaşayamaz.
255 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.