Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Ophelia
Ophelia
@Buurcu_
Bir psikiyatrist olan Doktor Samimi, satın aldığı Beş Sevim Apartmanı'na şizofreni teşhisi konan beş hastayı yerleştirir. Bu beş hasta ve Doktor Samimi'nin ortak noktası ise cinli perili rüyalar görmesidir. Bu beş hasta Doktor Samimi'ye neler yaşadığını, cinler ve perilerle olan durumlarını anlatır fakat hastaların anlattıkları gerçekleri yansıtmaz. Doktor Samimi, her hastanın anlattığı cinperili öyküden sonra hasta dosyalarında yer alan gerçek hikayelerine yer verir. Hayal ve gerçek bir noktada birleşir.
Beş Sevim Apartmanı'nda yaşayan beş hastanın öyküsü çocukluk yıllarına dayanır. Bu kişiler anne ve babası tarafından şiddete maruz kalır, hor görülür, cinsiyet ayrımına uğrar ve kimisi de yok sayılır, aile içinde görünmezdir. Küçük yaşta bu durumların farkına varan çocuklar yavaş yavaş idraklerini kaybederler.
Fantastik olarak adlandırılabilecek olan öykülerin her biri aslında günümüzde yaşanan ailevi ve kültürel problemleri yansıtıyor. Cinlerle perilerle arkadaşlık kuran yalnız karakterler dramlarının üstesinden rüyalarıyla gelmeye çalışıyor.
Gerçeküstü ögelerle bezenen romanda anlatım sade, akıcı ve dinamik. Her karakter ben anlatıcı ile kendi cinperili öyküsünü anlatıyor ama nedense bunun ayrımını pek hissedemedim. Buna beş karakterin üslubunun birbirine benzemesinin neden olduğunu düşünüyorum.
Sahi, roman nasıl olur?
Roman, Alman ressam Ernst'in Merhamet Haftası romanından yola çıkılarak yazılmış. Ernst 7 ölümcül günah kavramından yola çıkarak 7 ölümcül elementi baz almış ve kitabın her bölümünde kolajlardan meydana gelen resimler kullanmış.
Murat Gülsoy, Ernst'in 7 kolajını romanının temeline oturtmuş ve romanın kahramanı olan yazarın bir projesi haline
"Kitap Eleştirileri", "Yazma Uğraşı" ve "Söyleşiler" olarak üç bölüme ayrılan kitap, Ali Teoman'ı yakından tanımak isteyenler için başucu kitabı niteliğinde. Murat Yalçın'ın editörlüğünde hazırlanan kitapta Ali Teoman'ın çeşitli dergilerde yayımlanan yazıları ve Ali Teoman'la yapılan söyleşiler yer alıyor.
Teoman, yazar olmanın ilk koşulunu iyi bir okuyucu olmaya bağlayan yazarlardan. Zaten her kitabında iyi bir okuyucu olduğunu size hissettiriyor. Henüz 12-13 yaşındayken üç ciltlik Karagöz kitabını okumuş, dedesinden Osmanlı Türkçesi öğrenmiş, Borges, Kafka gibi yazarlardan etkilenmiş.
Kitapta Nabokov, Yaşar Kemal, Ferit Edgü, Sait Faik, modernizm ve yazarlık üzerine yazılar yer alıyor. Ali Teoman'ın yazarlık serüvenini merak edenler ve eserleriyle ilgili daha çok bilgiye sahip olmak isteyenler bu kitabı mutlaka okumalı.
Okur Takip Önerileri
Yazar kitabı "Biraz Konuşabilir Miyiz" ve "Daha Önce Tanışmış Mıydık" başlıklarıyla ikiye ayırmış. İlk bölümde yer alan "Şarkılar Seni Söyler" ve "İki Şiirin Arasında" isimli öyküler ilk defa bu kitapta okurlarıyla buluşmuş. Yazar, ikinci kısımda yer alan bazı öykülerin "Hayalet Gemi" dergisinde yayımlandığını söylüyor. Ben de ikinci bölümdeki öykülerin daha orijinal olduğunu düşünüyorum. Özellikle bir yolculuk öyküsü olan "Daha Önce Tanışmış Mıydık" adlı öykü kitabın beğendiğim öykülerinden biri.
Yekta Kopan öykülerinde aile ilişkileri, ayrılık, özlem gibi konulara değinmiş. Özellikle baba-oğul ilişkisi, yazarın sıklıkla değindiği konulardan biri. Bu öykülerde hem özlem hem de sitem göze çarpıyor.
Sade ve anlaşılır bir anlatıma sahip olan yazar bu kitabında öykü kişilerini kendi ağzından konuşturarak karakterlerin ruhsal durumlarını okuyucuya yansıtmış. Anı ve anlar kitabın bütünlüğünü oluşturuyor. Yazar kitabın başında "Hafıza yüktür, birlikte taşımazsak." cümlesini kullanarak geçmişe ve yaşananlara verdiği önemi vurguluyor.
Ali Teoman'ın yazmaya başladıktan sonra ara verdiği ve hastalığını öğrendiğinde tamamladığı ilk romanı Eşikte. Yazarın öykülerinde de sıklıkla kullandığı temalar bu romanı için de geçerli: Aşk, ayrılık, cinsellik gibi bireysel temaları usta dil işçiliğiyle aktarıyor okuyucuya Ali Teoman.
Yazarın felsefeye olan ilgisi bu romanda da kendini hissettiriyor. Roman kişileri hayatı sorgulayıp ruh ve beden üzerine düşünüyor. Latince, Almanca epigraflar ve cümleler anlatımı zenginleştirmiş fakat dipnot olarak açıklamalarının verilmesi daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Romanın sonlarına kadar hiçbir karakterin ismi geçmiyor. Bu da anlaşılmayı zor kılıyor fakat Teoman'ın anlatım tarzı okuyucusunu hep harekete geçirmek isteyen cinsten. Yazar parçaları veriyor ve sizden onları birleştirmenizi istiyor. Yazarın anlatım tarzı o kadar güçlü ve dili o kadar akıcı ki parçaları birleştiremeseniz bile büyülenmiş gibi okumaya devam ediyorsunuz.
