İSTEMEM,
girme sakin bahçeme ne olur
El sürme şu karanlık geceme ne olur
Gittin, kavuştum sana, bu derin mutluluk
Bırak da bin yıl sürsün, hiç gelme ne olur.
BİR gün kader çağırır, gelmem diyemezsin
Ecel isterse eğer, ölmem diyemezsin
O kadar sevildin ki Tanrılar misali
Artık, aşkı tatmadım, bilmem diyemezsin.
KARŞINDAKi yüz sanma ki hep ben olurum
Ergeç bu kalıptan çıkarım sen olurum
Lutfeyle gönül tahtıma sultan ol sen
Ta mahşere dek ben senin ülken olurum.
Hayatları boyunca iyi müzik dinlememiş ne kadar çok insan var bir düşünün. Yüzlerinin çürümesine, düşünmeden öldürmelerine, yüreksizliklerine şaşmamak gerek.
İlginç insanların sayısı neden bu kadar az? Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu? Tek bildikleri Şiddet sanki. Uzmanlık alanları. Şiddet söz konusu olduğunda çiçek gibi açıyorlar. Olasılıklarımızı kokutan bok çiçekleri gibi. Sorun onlarla etkileşim içinde olmanın kaçınılmazlığında. Evime elektrik istiyorsam, bilgisayarım bozulmuşsa, arabama yeni lastik lazımsa, diş çektirmem ya da ameliyat olmam gerekiyorsa onlara muhtacım. Beni dehşete düşürseler de anlık ihtiyaçlarım için muhtacım götlere. Dehşete düşürmek de hafif kalır bu arada.