"19. yüzyıl boyunca birçok cerrah, bir hayvan üzerinde operasyon yapmadan önce alışılmış biçimde ses tellerini kestiler. Bunu, deney sırasında hayvanlar ses çıkarmasın diye yaptılar.
Deneyi yapanlar ses tellerini keserek aynı zamanda gerçeği yadsıdılar -sessiz bir hayvanın acı çekmediğini varsaydılar ve bunu kendileri doğruluğunu kabul ettikleri bilgileriyle doğruladılar. Hayvanın çığlıkları onlara zaten bildikleri birşeyi, karşılarındaki yaratığın bilinçli, hisseden ve operasyonsırasında eziyet edilmiş bir varlık olduğunu anlatacaktı."
Kelimelerden eski dil
Oturup uzun uzun anlatmak, ne varsa söylemek yetiyor ço kzaman. Karşındaki bir şey sormasa. Yargılamadan, yüzünü ekşitmeden, saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan, dudak bükmeden dinleyiverse, anlatacak o kadar çok var ki...
İnsanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların. Sonra silinip gidiyor.
Bazı insanlara galip gelme hevesinde olanlar, diğer bazı insanların kendi üzerinde galibiyet tesis etmelerini peşinen kabul etmezlerse hedeflerine ulaşamazlar. Yegâne gâlip Allah'tır inancı taşıyanlar ise hükmetmeyi reddettikleri oranda hükmedilmeyi de reddetme imkânını elde tutarlar.
Ben cesaretin kavrama yetisini dinç tutmada, aldanmayı asgariye indirmede ve kimseye yaltaklanmadan yaşama gücünü koruma ısrarında bulunduğu görüşündeyim.
Eğer Türkiye'de İslâmî değerlerin belirleyici olduğu bir toplum düzeni tesis edilebilecekse, bunun bir siyasi iktidar değişikliğinden çok, müslümanların böyle bir toplumun gerçekleştirilebilir olduğunu sosyal alanda gösterme yeterliliğine ulaşmalarına bağlı olduğunu savundum.