Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!
sen başkasının ateşine gittiğin günden beri
bağdatlı ruhi gibi bağırdım her gece:
künc-i mihnetde rakîbâ beni tenhâ sanma
yâr ger sende yatursa elemi bende yatur
duydun mu,
bazı gazellerin kahrıyla büyüdü
içimdeki çukur.
“...
artık çırpınan bir kuşun kalbiyle uyanıyorum/
canımı demirle acıtıyor kaldığım yerden devam edemediğim rüyalar/
sonra anlıyorum ki hiç bir şeye kaldığı yerden devam edemiyormuş insan /
kaldığın yerde bitiyormuş her şey /
kaldığın yere kadarmış bazı güzel zamanlar/
... “