Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Məhəmmə D. Huseynov

Məhəmmə D. Huseynov
@Diord_Dekab
Xəyallar zəiflərin gerçəkləri özlərindən uzaq tutmaq üçün istifadə etdikləri dəyənəklərdir.
Uni.də də Manna, Aratta keçəndə mənim tarix m.inə üsyanım)
Bizler ölülerin ortadan yok olduklarını sanmak gafletine düşmüş kimseleriz.Aksine, onlar asırlardan beri dünyayı işgal ediyorlar, elimizden zamanımızı alıyorlar, düşüncelerimize hakim oluyorlar, keyifleri ve iradeleri ile bize eziyet ediyorlar. Ölüler dirilerin efendileridir. Bu sinsi ve sürekli köleli­ğe bir son verilmelidir. Okullarımızda yapılan eğitime bakınız: Zamanımızın büyük bir kısmı ölülerin gördükleri işleri, serü­venlerini, utandırıcı davranışlarını, teorilerini öğrenmekle ge­çiyor. Zamanımızın gözdesi olan tarih uzun ve sıkıcı bir Ölü­ler Kitabı'dır
Reklam
Bitkilərə bu aspektdən baxmaqçün görəsən Giovanni nə içib))
Madem ki beni dinliyorsunuz, şunu da söyleyebilirim ki çiçeklerin polenlerini dağıtmak üzere böceklere aracılık ettiren hayasız birer cinsel gösterilerden ibaret olduklarını öğrendikten sonra onlara karşı sönmez bir kin duydum. Sizler gibi akıllı, uslu, namuslu kimselerin büyük bir sevgi ile, zevkle kokladığı­nız, bakirelere ikram ettiğiniz o şairane çiçekler gerçekte ve sadece semiz, yapışkan, açık saçık birer cinsel organdır. Sonrası, yaşayabilmek için, bitkilerin bile müthiş bir savaştan, sonsuz bir ölüm kalım savaşından, birbirlerini parçalamaktan başka bir şey yapamayan sizin o güzel dağanızdan nefret ediyorum, öğürtüler duyuyorum. Artık her okumuş, terbiyeli, uygar insanın aziz, Tanrısal doğaya hayran olması kabul edilmiştir. Ama ben bu ikiyüzlü sıradan gerçeğe hep isyan etmişimdir. Benim için doğa, kendimi bir türlü kurtaramadığım, beni hapseden, varlığımı tehdit eden esrarlı, rahatsız edici bir kaostur, bana düşman ve kendisini zorla kabul ettiren bir temeldir, ondan ancak isyan ederek, tahrip ederek kurtulabiliyorum. Ama zannettiğiniz gibi bir deli değilim
İnsanlar birkaç milyon saniye yaşıyor, yıldızlar bir o kadar yıl. Sonsuza göre bu ne fark eder? Şimdi şaşkınlığımı, içindeki hafakanı anlıyorsunuz, değilmi? Bir şuur eseri, tam bir mükemmellik bulacağıını umduğum gökyüzünde lüzumsuz bir israf, manasız, maksatsız bir cömertlik, amaçsız bir hareket ve tahrip buldum. Bozulmazlığın, değişmezliğin haş­ metini bulacağımı sandığım yerde geçicinin, sıradan yürüyüşü ile karşılaştım. Zahmetli bir doğum, kötüye kullanılmış bir gençlik, ihtiyarlığın düşkünlüğü ve kaçınılmaz son

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazen düşünüyorum ki, Asya benim için bir işletme alanı, Afrika avlanma yerim veya kış bahçem, Kuzey Amerika fabrikam ve yazıhanelerim, Güney Amerika hayvan sürülerim için otlak, Avrupa müzem ve dinlenme köşküm olabilir. Ama bu da pek miskin bir hayat! Atlantiğe yüzme havuzu diye sahip olmak, Pasifik'i balık tutmak için, Etna'yı kalorifer, Niagara'yı duş diye, Avustralyayı hayvanat bahçesi olarak, Sahrayı güneş banyosu yapmak için kullanmak, bu beşinck derecede büyüklükteki kürede oturan ufacık, aptal yaratıklara muazzam veya korkunç görülür şeylerdir.
Sayfa 230Kitabı okudu
"İnsan, cinsi bozulmuş bir hayvandır". Bu öyle bir hüküm ki, her gün kanıtlanıyor. İnsanın bütün felaketleri, bütün fenalıkları ve kederleri bu bozulmasından, yani asıl doğasını zorlamış olmasından geliyor. Bir hayvan olan, bir hayvandan başka bir şey olmayan insan, yalnız akılsızlara, anlayışsızİara özgü bir fesat dürtüsüyle, hayvandan fazla bir şey olmak istedi. Bir ihanet suçu işledi, hayvanlığa ihanet etti. Fakat bu ihanetinin cezasını gördü. Hem bir melek olmayı başaramadı, hem hayvanların masum mutluluğunu kaybetti.Böylece de yarı-havada, hastalıklı, hafakanlar içinde, hasta, şaşkın, tatmin edilmemiş olarak asılı kaldı.. Tek kurtuluş ümidi, aslına dönmekte, gerçek doğasına bürünüp tekrar hayvan olmasındadır.
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
Modern hayatın hammaddesi ne demir, ne petrol, ne kömür, ne de kauçuktur; kağıttır. Her gün, koskoca ormanlar, ne ağaç kadar sağlam ne de onun kadar dayanıklı bir maddenin büyük miktarda üretimi için balta altında yok edilmektedir. Eğer kağıtçılar kapansa, uygarlık felce uğrar. Eski zamanlarda paralar madendi, belgeler tirşeye yazılır, yahut doğrudan doğruya mermer ve tunç üzerine kazınırdı. Aşurlularla Babilliler kitaplarını tuğlaya yazarlardı. Bugün dayanıklı, devamlı hiçbir şey yok. İnsanların hakları ve malları, bilim ve sanat hazineleri, çürüyen ve yanan maddelerden ibaret. Bir parça odun hamuru ile bir parça zamka emanet ediliyor. Nem, ateş, böcekler, güveler, fareler, dünyada bizim için en kıymetli ne varsa, hepsinin içinde yazılı bulunduğu bu muazzam kağıt yığınını mahvedip ortadan kaldırabilirler. Acaba bu, geçici olduğunu bilen bir uygarlığın sembolü müdür, yoksa kayıtsız bir aptallık mı?
Sayfa 198Kitabı okudu
Bugün bir basın sergisini gezerken, bütün uygarlığın, hiç olmazsa en esaslı ve en nazik konularında, zamanımızın en az sağlam maddesine, kağıda, emanet edilmiş olduğunun farkına vardım.
Sayfa 197Kitabı okudu
İlk kabilelerin ilk kralları büyücülerdi.Sonradan savaşçılar geldilerse de, büyücülerin hakimiyeti altında kaldılar.
Sayfa 178Kitabı okudu
Maraqlı)
Ahlakımızın esasında yasaklar vardır ki, "tabu" fikrine dayanır. Mesela bir erkekle bir kadın arasında yasal olmayan ilişkilerin avcılığın ve ürü­nün bolluğuna zarar verdiği sanılıyor, bunun için şiddetle yasak ediliyordu. Böylece, insanlar arasında ihanetten nefret duygusu uyandırıldı ve oldukça azalmış olmasına rağmen, hala da devam etmektedir. Bugün, başka sebeplerden dolayı yasak ediliyor, fakat sihirbazlık fikirleri ve bu ilk hazırlama faaliyeti olmasaydı, belki de bu sonuca hiç varılmazdı.
Sayfa 178Kitabı okudu
Mösyö Gog, fakat güzel bir işkence yöntemi bulmayı ba­şardınız..... Bize dev olmaktan teselli duyuracak tek şey eksik: Bizden daha küçük insanların hayranlıkları, manzaraları ve beraberliği.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Eğer biz, Titan'lara yaklaşıyorsak, bu ancak sözdedir, zira, eserlerimiz karıncalarla tosbağalarınkinden farksızdır. Onlar, büyük görme hususunda bize bile ders verirler. Bugünün adamı Gulliver gibi düşünüyor, ama, palavralarına rağmen, Lilliput ölçüsünde yaşıyor
Sayfa 146Kitabı okudu
İnsanların pek azla yetinmelerine, bu cinsin temsilcilerinden biri olarak, daima şaşar ve utanırım. Her an büyüklükten- The biggest in the world- söz eder dururlar, bir de bakarsınız ki onlara kocaman görünen, ufacık bir şeydir. Hiçbirinde dev gibilik duygusu yoktur. Hepsi Samson gibi konuşur da Parmak Çocuk gibi davranır. Onlar için, altmış metre boyunda bir heykel gayet büyüktür, yüz elli katlık bir ev, gökyüzüne meydan okur, üç yüz metrelik bir kule dünyada eşsiz bir mucizedir, bin metrelik bir köprü, insan dehasının zaferidir. Altı, yedi milyon nüfuslu olan bir şehir, yani bazı karınca yuvalarından yüz defa daha tenhası, onlara muazzam gelir ve yüz milyon kişilik bir millet gayet büyük görünür. En miskin mü­teahhitlerin yapıları karşısında böyle hayran kalan kimselerden daha aşağısı düşünülebilir mi?
Sayfa 144Kitabı okudu
İnsanlar, dedi, yıllar arasında yollarını bulamayacak kadar gururlu veya çocuktur
Sayfa 140Kitabı okudu
Her şiirin iki yazanı vardır: Şair ve okuyucusu. Şair, telkin eder, gösterir ve okuyucu, hatıraları, kişisel duyarlığı ile şairin şemasını çizdiği şeyi tamamlar. Bu işbirliği olmadan şiir düşü­nülemez
Sayfa 119Kitabı okudu
Bizi en büyük zorluklarımızdan kurtaracak son iki makineyi keşfedebilseydim, neyse! İnsanlığın acısı ikidir: Erkek için en güç şey düşünmek, kadın için en korkunç acı doğurmaktır. Amma ne düşünce ne de doğum makinesini icat ettik, belki de asla edemeyeceğiz.
406 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.