Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Öykü Deniz Üstündağ

Yakışıklı Laba'nın kendini astığı kıymetli boyun bağını Labina, yatağın altında saklardı, giderken yanıma onu da aldım çünkü kendi canına kıymak için kullanılan ipin uğur getirdiği herkesin bildiği bir şeydi. İçimden, boyunbağını hiçbir zaman kaybetmemeyi diledim.
Sayfa 180Kitabı okudu
Reklam
Hem ölen hem geride kalan için Tanrı'ya inanıp onun varlığına sığınmak her zaman rahatlatıcı bir duygu olmuştu... Ölenler, kendileri gittikten sonra Tanrı'nın evlatlarını koruyup kollayacağını düşünerek teselli bulurken kalanlar da sevdiklerinin mezara girdikleri anda onları Tanrı'nın karşılayacağına inanarak rahatlarlardı. Tanrı, kullarının dualarına kulak verip işledikleri sevapların çetelesini tutamayacak kadar meşgul olsa bile onlar Tanrı'yı bir an bile akıllarından çıkarmadan sürdürürlerdi yaşamlarını.
Sayfa 201Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gavrila bir insanın kendi içinde sakladığı kişiliği keşfetmesinin hiç bitmeyen bir süreç olduğunu söylerdi. İnsanın derinlerinde bir yerlerde pusu kurmuş bekleyen bir casus, bir isçi sınıfı yani halk düşmanı olmadığını bilmesinin yolu yoktu. İşte tam da bu yüzden insan daima çevresindeki eşinin, dostunun, ailesinin gözetimi altında olmalıydı.
Sayfa 203Kitabı okudu
Bir insanın mutlu ve yararlı olması için emekçi halkın yanında yer alıp onlarla birlikte kendine uygun görülen sırada uygun adım yürümesi gerek, diyordu Gavrila. Sıranın en önündekine yetişmek için çaba göstermek de en arkada kalmak da kötüydü. Çünkü o zaman kitlelerle iletişimi kaybederdin ki bu da çürüme ve yozlaşmaya yol açan bir durumdu. Birinin tökezlemesi bütün sıranın yavaşlamasına neden olurken düşmesi ise diğerlerinin ayakları altında kalıp ezilmesi anlamına gelirdi.
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
Mitka'yı intikamın peşine sürükleyen bir unsur daha vardı. Bir erkek ne kadar sevilip sayılan ve hayranlık duyulan biri olursa olsun neticede kendiyle yaşardı. Ve eğer kendisiyle barışık değilse, yapması gerekip de yapmadığı bir şeyin pişmanlığıyla kendini yiyip bitiriyorsa o zaman ister istemez "bu günahkar dünyanın tepesinde dolaşıp duran sürgün bir ruh, mutsuz bir şeytan"a dönüşürdü işte.
Sayfa 216Kitabı okudu
İnsan, kendi savaşını taşır hep içinde. Kendi adaletini kendisi yerine getirirken de kazanan ya da kaybeden yine kendisidir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Sırtına inen sopanın acısı yediğin bir fiske kadar acıttıysa canını, o zamanda intikamın o fiske ağırlığında olmalıydı.
Sayfa 224Kitabı okudu
İnsanları gaz odalarına ve fırınlara taşıyan trenler geliyordu aklıma. Bütün bu düzeni kurup birilerinin yakılma emrini verenler de başlarına geleceklerin farkında olmayan kurbanlar üstünde böyle bir güce sahip olmanın keyfini yaşıyor olmalıydılar. Ne ismini ne cismini bilmedikleri milyonlarca insanın kaderini ölüm ya da yaşam şeklinde tayin ediyorlardı. Yapmaları gereken tek şey o emri vermekti; emri alan kasaba ve köylerdeki özel birlikler ve kolluk kuvvetleri, insanları gettolara ve toplama kamplarına götürüyorlardı.
Sayfa 230Kitabı okudu
Gavrila'nın hep söylediği gibi anne babalardı çocuklar üzerinde asıl hak sahibi olanlar. Yetişkin değildim, daha on iki yaşındaydım. İstemiyor olsalar bile beni buradan alıp götürmek onların göreviydi.
Sayfa 235Kitabı okudu
Reklam
Dünyada herkes tek tabancaydı aslında. İnsan Gavrilaların, Mitkaların ve Suskunların harcanıp feda edilebilir olduklarını ne kadar erken kabullenirse o kadar iyiydi. Birinin dilsiz olmasının bir önemi yoktu, neticede kimse birbirinin söylediğini anlamıyordu ki! İnsanlar birbirleriyle çatışabilir, sevişebilir, kucaklaşabilir, birbirini hor görebilirdi ama sonunda yalnızca kendisini tanır bilirdi.
Sayfa 243Kitabı okudu
Ateş, derlerdi, doğası gereği insanın dostu değildir bu yüzden onun huyuna gitmek gerekir. Ayrıca ateşi paylaşmanın, daha doğrusu birinden ateş almanın şanssızlık getireceğine inanırlardı. Bu dünyadan ateş ödünç alan biri cehennemde o ateşi iade etmek zorunda değil miydi neticede?
Kendime, gördüğüm her şeyi hatırlayacağıma dair yemin verdim. Bir gün birisi çıkıp benim gözlerimi de oyarsa yaşadığım sürece gördüğüm her şeyi belleğime kazımış olacaktım.
Zaman zaman ellerimle gözlerimi yokluyordum. Daha dikkatliydim yürürken çünkü artık gözlerin sağlam kökleri olmadığını biliyordum.
348 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.