Çeşitli kabilelerde aybaşı kanaması gören kadınların "kirli" olarak değerlendirilip bu durum "sonlanana" kadar köyü terk etmeye zorlandıklarını iddia eden eski antropologlardan alıntı yapan birini duyduğumda hep gülerim. Bütün kadınlar bilir ki, bu böyle zoraki bir törensel sürgün olsaydı bile, her kadın, zamanı geldiğinde gözden kaybolana kadar başı kederden eğilmiş bir halde köyü terk eder ve ardından görüş açısından çıkar çıkmaz oynak bir dansa başlar, yol boyunca gülmekten kırılırdı.
Kadınlar, fiziksel sağlık krizlerine yanıt vermek için zaman ayırma eğilimindedirler; özellikle başkalarının sağlığı söz konusuysa, ama kendi ruhlarıyla ilişkileri için zaman yaratmayı ihmal ederler.
Yalnızlık, bazılarının inandığı gibi bir enerjisizlik ya da eylemsizlik hali değildir, tersine, ruhun vahşi erzaklardan alarak bize ilettiği bir nimettir.
Günlük rutinlerin telaşlarından sıyrılıp mola vererek, kimsenin ihlal etmediği ve sırf kendimize ait zamanlar ayırarak anlamlı "ev"e ulaşabileceği doğrudur.