Bu kitabı sanırım ortaokul yılları döneminde bir iki haftalık bir tatil için gittiğim kuzenimin evinde bulmuş, biraz okumaya başlamıştım. Eve dönme vakti geldiğinde kitaptan ayrılamamış ve onun yan komşularına ait bir öğretmenden ödünç alındığını üzülerek öğrenmiştim. (Kuzenimin olsaydı çoktan kaçırmıştım yanımda.) Bu kadar uzun yıllar neden beklemişim bilmem anılarımda hep anlatır dururdum “O” harfi ile başlayan bir karakter vardı, o kitap çok güzeldi diye.
Epey uzun bir girişten sonra “O” harfi ile başlayan Oblonskiymizin eşini, çocuklarının mürebbiyesi ile aldatması ve bunu eşinin öğrenmesi ile başlıyor bu güzel eser. Eserde 1800’lü yılların sonlarına doğru yaşamış olan Rus aristokrat aile yapıları incelenmiş. Toplum içinde aşklar, evlilikler, kadının toplum içindeki yeri, dönemin siyasal hareketleri, tarım politikaları, katılınan balolar, davetler, at yarışları, av partileri,bu dünyada varlığımızın sebebi, ölüm hep farklı aileler ve karakterler üzerinden müthiş güzel bir kurguyla aktarılmış okuyucuya.
Benim en etkilendiğim bölümler karakterlerin birbirlerini analiz ettiği bölümler oldu genelde. Gözlerdeki bakışın parlaması, yüzlerin kızarması, sesteki vurgularla karakterlerin ne demek istediği ve karşı tarafın neler anladığı kısacası karakter tahlilleri etkileyiciydi.
Tolstoy’un önsözde “Öç benimdir, karşılığını ben vereceğim.” sözünü ise bakalım sizler eserle nasıl bağdaştıracaksınız? Sekiz gün gibi kısa bir sürede soluksuz okuyup çok beğendiğim bu eseri mutlaka okumanızı tavsiye ederim.