"Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
Haklı olan kim bu kargaşada?"
Âh, bir güvercin gibi kanatlarım olsaydı
Uçar ve huzurlu olurdum.
Çünkü şiddeti ve kavgaları gördüm
Bu dünyada çok acı çektim.
Bu dünya gebe ve haksızlık doğuruyor
Allah'ım, senin gücün ve senin huzurun dışında
Nereden sığınak bulurum?
Eğer şafağın rüzgârlarına asılsam ve denizin derinliklerinde yaşasam
Yine de elinin ağırlığını üzerimde hissederdim.
Allah'ım, güvercinin ruhunu vahşi hayvanlara emanet etme!..
Dünyanın dışında olan bu köşede,
Başımda gökyüzüm yoktur.
Baharlardan haberim yok
Gördüğüm tek şey duvardır.
Ah, o kadar yakındır ki
Bu karanlık günler…
Her nefes aldığımda,
Nefesimi yüzüme çarpar.
Ve yol öyle kapalı ki bekleyiş uçuşu,
Şu birkaç adımda yarı yolda kalır.
Dert lambasında yanan küçük bir ışık,
Karanlık gecenin hikâyesini anlatır,
Nefesim kesiliyor, göğsüm sıkışıyor,
Çünkü hava da burada tutsaktır.
Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum