Ferdinand ona kararsızca baktı.
"Bu yalnızca... Ben geleceğimi bildirdim...Beni bekliyorlar..."
"Kim bekliyor seni ? Esaret ve belki de ölüm, başka hiçbir şey beklemiyor seni. Uyan Ferdinand, hisset lütfen, sen özgürsün, tamamen özgür, hiçkimse seni istemediğin bir şeye zorlayamaz ,hiçkimse sana emredemez ;duyuyor musun, sen özgürsün, özgürsün, özgürsün! Bunu sana bin kez söyleyeceğim ,on bin kez söyleyeceğim ,her saat, her dakika, özgür olduğunu sen de hissedinceye kadar söyleyeceğim. Sen özgürsün! Sen özgürsün! Sen özgürsün!.."
Zaman gül yaprağına düşen kar tanesi gibi çabucak erir. Ömür de böyledir. Ancak biz aciz kulların dünya ile alış-verişi uzun sürsün diye uzunmuş gibi gelir.
Iki yıl önce kütüphane memurunun önerisiyle ödünç aldığım ve yüzüne bile bakmadan geri verdiğim bu kitap tekrar karşıma çıktığı için çok mutluyum.
İki tarım işçisi olan ve birbirlerine pekte benzemeyen George ve Lenie'nin yeni gittikleri çiftlikte başlarından geçenlerin çok sade bir dille anlatıldığı bu kitap biz okurları ırkçılık, sınıf