Martı Jonathan Livinston 96 sayfadan ibaret bir çırpıda okunabilecek bir hikaye. Tam olarak "Ne umdum ne buldum" diyebileceğim bir kitap oldu benim için. Kitabın isminin Martı, yazarının Jonathan Livinston olduğunu düşündüğüm kitap esasında Martı olan Jonathan Livinston isimli bir martının kendini gerçekleştirmesinden söz ediyor. Konusu ve karakterleri bakımından oldukça ilginç olsa da hikayeye bağlanmak zor olmuyor. Martı Jonathan Livinston bize sınırları aşmanın ne kadar zor olduğunu, toplumun önkabullerini yenmenin, bir başka ifadeyle "kanatlanabilmenin" ne kadar güç olduğunu anlatan bir hikaye.
Hikayemizde bir martının kendi dar bakış açısını aşması, ufkunu sonsuzlaştırması işleniyor ama kitabın içinden adeta bir kişisel gelişim kitabı çıkması beni oldukça şaşırttı. Gerçekten de kendini aşmak isteyenlerin, harekete geçmek isteyenlerin ama klasik kişisel gelişim kitaplarına sıcak bakmayanların okumasını gereken bir kitap. Bir oturuşta okuyacağınız bu kitabın etkisinde uzun süre kalacaksınız.
Martı Jonathan, bir martının yaşamını o denli kısaltan nedenlerin, sıkıntı, korku ve öfke olduğunu keşfetti ve bunları zihninden silerek uzun, güzel bir yaşam sürdü.
"Peki, ama kime ne kötülük ettim ben? Bir adamla iki lakırdı etmeye de hakkım yok mu benim? Ne sanıyorlar beni, canım? Sen uslu çocuksun. Seninle konuşursam ne çıkar sanki? Sana bir kötülük etmiyorum ki."
İsmine bu kadar yaraşır, onu bu kadar hakeden başka bir roman olmasa gerek. Yaprak Dökümü'nü okurken romanın adeta ismini haketmeye çalışan bir anlatı olduğunu göreceksiniz. Sanki önce isim konulmuş da sonra roman ona uygun kaleme alınmış gibi his uyandırıyor insanda. Ali Rıza Bey, eşi ve beş çocuğunun başından geçenleri okurken, yaprak dökümünü gönülden hissediyorsunuz. İnsanların hayat gailesi içerisinde nereden nereye savrulduğuna şahit oluyorsunuz. Televizyon dizisi de çekilen Yaprak Dökümü gerçekten de senaryolaştırılmayı haketmiş diyebiliriz. Hem konusu, hem biçemi bunu ne kadar hak ettiğini bize gösteriyor. Kitapta olay örgüsü, kahramanlar, konu çok güzel harmanlanıp okuyucuya yansıtılmış. Bize de bu güzel romanı okuyup keyif almak düşüyor.
"Ali Rıza Bey, filozof adamdı. İnsan olanın başına her şeyin gelebileceğine ihtimal verirdi. Fakat, doğruluk ve namusun bir gün çocukları tarafından bir büyük ayıp, affedilmez bir kabahat gibi başına kakılacağını hiç aklına getirmemişti. "