Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülce Esra

Gülce Esra
@Essre
'Kendime bir yer edinemiyorum, Kendime bir yer..' ︸
136 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sönmüş yaradan sızan kan..
Bir yara nasıl iyileşemez? Sönmüş zannettiğimiz yaramızın üzerine darbe alınca yine kanlar sızar. Yaramızı deştikçe, ya da birisi dokundukça hiçbir zaman iyileşemez.. Bu eserde bolca bunu hissedeceğiz.. Eser zamanında büyük yankı uyandıran, iki kez beyazperdeye uyarlanan imkânsız aşk üzerine yazılmış öncü eserlerden biridir. Otobiyografik, bazen de anlatıcıların ve kahramanların derinliklerinde muhafaza edildiği, melankolik bir aşk romanı okuyoruz. Hasta olan baş karakterimiz Fikret'in evli olan doktor Nejat'a olan aşkını, daha doğrusu onu dizginlemeye kendi içinde yaşamaya iten sebeplerini vukuatlarını okuyoruz. Evet doğru değil yanlış, ayıp, ahlaksızca diyenleriniz olacak. Tam olarak hislerimizi kontrol edemeyiz ama hareketlerimizi yönlendirebiliriz uzak kalarak. Karakterimizde tam olarak bunu sergilemiş en doğru şekilde. Pişmanlık dolu olan ama her daim herkesin hakkını gözeterek davranan yaralı bir aşık.. Türk edebiyatında Servet-i Fünûn döneminde yazı hayatına başlamış olan kadın yazarımız, bu topluluğa katılmayarak popüler edebiyat içerisinde edebî ürünler vermiştir. Bu romanda da akıcı bir betimleme sergilemiştir. Günlük okumayı sevenlerin listesine girebilecek bir kitap. Keyifli okumalar dilerim..
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı MetrukesiGüzide Sabri Aygün · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20222,184 okunma
Reklam
87 syf.
8/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Kralların Hazineleri, Kraliçelerin Bahçelerinden kesitler
Yazarımız 19. Yüzyıl filozofu ve sanat eleştirmenidir. 1836’da, Oxford’da açılan bir şiir yarışmasında birinci gelerek adını duyurup, aynı zamanda çok başarılı bir hatiptir. Eser, yazarın iki farklı başlık altında yaptığı konferanslarındaki konuşmalarından derlenmiştir. Kitap iki kısıma ayrılıyor. Susam adını verdiği ilk bölümde "kitaplardan" ikinci bölüm olan Zambaklar kısmında ise "kadınlardan" bahsediyor. Böyle deyince çok sanatsal gözükmüyor mu ? Kadınlar ve kitaplar hakkında yazılan bir kitap. Her ne kadar kadını kendisinden çok eşinin, çocuğun ve vatanının gelişmesini isteyen bir tutum olsa da yazıldığı döneme yani 1865 tarihine bakılınca çok da göze gelmiyor. Hatta bir yerde yazarımız ''Kadınların hak ve görevlerinden bahsedildiğini duyuyoruz. Sanki erkek hak ve görevlerinden ayrılıyormuş gibi . Sanki kadın ve onun efendisi sayılan erkek birbirinden bağımsızmış ve hiçbir alanda uzmanlaşamayan iki farklı türmüş gibi.'' söylemleri oldukça dikkatimi çekti. Eserimiz kısa ama bir solukta bitirebileceğimiz bir kitap değildir.Okurken durup üstünde tekrar tekrar düşüneceğimiz, satırlarını çokça çizip işaretleyeceğimiz bir eser. Uzun süre kitaplığımda beni bekledi. Tabi yine özel bir hediyeydi. :) İyi ki kitaplar var. Ve bu iyi kitapları okuyup tavsiye niteliğinde bana hediye eden özel insanım iyi ki var. ♡
Susam ve Zambaklar
Susam ve ZambaklarJohn Ruskin · Şule Yayınları · 2016947 okunma
626 syf.
9/10 puan verdi
·
23 günde okudu
Ruhsal hazlara karşı doymayan bir oburdum sanki
Ah Jane ne çok tavsiye edildin bana ve kitaplığıma çok özel bir kutu içinde hediye edildin..İyi ki de edilmişsin yoksa ben sayfasına aldanarak şu sıralar hiç okuyacağımı sanmıyordum. Ne tatlı bir kitaptın böyle.. Beni eski kurgu dolu okumalar yaptığım zamana götürdün. (Önceden irade dışım ama şimdi ise severek yaptığım kurgu dışı okumalardan sonra :) Hadi şimdi kendime arşiv olması için biraz kitap hakkında bilgi vereyim. Jane Eyre,  19. Yüzyılda Viktorya dönemine ait bir aşk romanı olmakla beraber otobiyografik niteliği sayesinde ait olduğu dönem ile ilgili birçok değer yargısını bize yansıtır. Dini inanç ve toplumda kadın ve çocuk kavramları gibi birçok temayı işlemiştir. Yazarı Charlotte Brontë’nin yaşamından izler de taşıyan roman, zorlu bir yaşam süren yapayalnız bir genç kızın güçlü bir kadına dönüşmesinin öyküsüdür. Şiirsel duygusallığı çağdaş bir gerçekçilikle harmanladığı anlatımıyla da dikkat çekiyor İngiliz edebiyatının en sağlam kalemlerinden biri olarak kabul edildiği Jane Eyre, güçlü ve kendine yetebilen bir kahramanın hikayesidir.  Kitaptan güzel bir alıntı ile bu kitabı bana hediye eden çok sevdiğim arkadaşıma da tekrar teşekkür etmek istiyorum. ♡ "Bu arkadaşlığımızda benim için yepyeni olan, ruhumu tazeleyen bir mutluluk vardi:beğeni, duygu, düşünce yönlerinden anlaşma zevki" #235768254
Ümmühan
Ümmühan
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
96 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bense bu şehirde, bu sıradanlıkta ruhumu kaybediyorum..
Nima, çağdaş İran şiirinin temellerini atan bir şairdir. Ve Yayınevi’nden çıkan bu eser seçilmiş şiirlerinden oluşup M. Bülent Kılıç’ın çevirisiyle ilk kez sınırlı sayıda yayınlanıyor.  Nima yuşiç, kendisinden sonraki birçok şairi etkileyerek öncü olmuştur. Dönem dönem şiirlerinden ülkede gerçekleşen siyasi ve sosyal darbeler ile şairin toplumdan uzaklaşmasına neden olmuştur.İçine çekilen şairimiz, şiirlerinde gerçekçi duygularını işlemiştir. Mesela başlık olan kullandığım şiir dizesi tam olarak hayatımın özeti niteliğindedir. :) Nima, şairin toplumsal görevi olduğunu savunarak fikri ve felsefi konularına da değinen şiirler yazmıştır. Furug Ferruhzad bu şair hakkında "Nima benim şiir yaşamımda ayrı bir aşamaydı.Eğer şiirimi değiştirdiyse yani yeni bir çıkış olanağı sağladıysa kuşkusuz ki bu aşamadan geçmiş olmam ve onu tanımış olmamla ilgilidir. Nima gözümü açtı ve ‘bak’ dedi. Kitabın ilk sayfalarında şairimizin yaşam öyküsünü genişce yer verilmiştir. Daha sonra özenle seçilmiş şiirleri hemen akabinden "Nima Yuşic’ten Mektuplar” ve “Albüm” adlı bölümlerden oluşuyor. En sevdiğimin, çok sevdiği bir eser olmasıyla kitaplığımda nadide yerini çoktan aldı..
Ey İnsanlar
Ey İnsanlarNima Yooshij · Ve Yayınevi · 201629 okunma
112 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
"Sanırım bende bir şeyler kırıldı."
"Kanına girdiğim sözcükleri saymazsak Masum sayılırım hesap defterlerinde" Ne de güzel demiş
Süleyman Unutmaz
Süleyman Unutmaz
Masum, günahsız Leyla'ya yazılmış gibi sanki.. Kitap, gazetelerin üçüncü sayfa haberi olan bir hikaye türünde yazılmış. Hikaye diyorum ama tam olarak gerçek bir kesit .. Anadoludan göç eden bir ailenin 15 yaşındakı kızı Leyla'nın ağzından okuyoruz kitabı baştan sona.. Zaten onun hayat hikayesi.Hatta Türkiye'de örneğini çokça bulabileceğimiz kızlarımızın, kadınlarımızın çilesi. Aslında yabancısı değiliz bunların, sürekli medyada, gazetede gördüğümüz türden. Ama yine de bir ömrün ziyan oluşunu okumak yüreğimi ezdi. Bir ömür değil aslında , şu an ziyan olmasa bir ruh sağlığı uzmanı olarak görebiliyorum ki o ömre şahitlik etmiş bir çok kimse de hayatın tokadını yemiş bile şimdi ve gelecekte de.. Büyük travmalar, psikolojik rahatsızlıklar, sorunlu ilişkiler silsilesi yani .. Bilip de hiçbir şey yapamamak ne acı veriyor. Velhasıl kelam incelemeden çok bir isyan oldu. Şu hayatta adıyla yaşamak yani sadece Leyla olmak isteyen bir kadının sağlam ironilerle dolu hatta sarkastik anlatımıyla başına gelenlerini içselleştirerek okuyouz. Ara ara argo girse de tam yerinde asla abartı olmadan okuyucuya tam nokta atışı yapıyor yazar .. Yabancısı olmadığımız bu eseri okumanızı tavsiye ederim .. Keyifli okumalar dileyemeyeceğim bu sefer malesef ..Sinirleriniz, hisleriniz harap olmadan okumalar diliyorum..
Antabus
AntabusSeray Şahiner · Can Yayınları · 20143,577 okunma
Reklam
248 syf.
7/10 puan verdi
·
32 saatte okudu
Siyah Onuru
"Sabah kendimi iyi ve Siyah hissederek uyandım. Siyah yatağımdan kalktım, Siyah sabahlığımı çıkardım, En iyi siyah plaklarımı çaldım ve Simsiyah bir kahve içtim Sonra siyah ayakkabılarımı giydim ve Siyah kapımdan dışarı çıktım... Ve Aman Allahım, bembeyaz kar!" s.17 | Muhammet Ali Asıl ismi Cassius Clay .. Müslüman olduktan sonra Muhammed Ali olarak tanınan, dini için savaşan, ırkı için mücadele veren ve hatta Parkinson hastalığı ile bile boks maçına giren büyük savaşçı.. Muhammed Ali, ringlerde dünyanın en efsanevi dövüşçülerinden biriydi. Ama onu büyük yapan asıl mücadelesi ringin dışında ırk ve islam savaşıydı. Bu kitap, Muhammed Ali'nin hayattan öğrendiklerini, mücadelelerinden edindiklerini kendi kaleminden okuyoruz .Ve kızı Hanna'nın yardımıyla .. "Ruhum yıllar içinde büyüdü ve bazı görüşlerim değişti. Hayatta olduğum sürece daha da fazla şeyi anlamaya çalışacağım çünkü kalbin işleri asla bitmez. Hayatım boyunca sınandım. Cesaretim sınandı, gücüm sınandı. Şimdi ise sabrım ve tahammülüm sınanıyor. İnanıyorum ki yoldaki her adımda Allah da benimle birlikte oldu. Ve şimdi benimle olduğunu her zamankinden daha iyi biliyorum. Hayatımı her seferinde tek bir adım, tek bir nefes ve tek bir an olarak yaşamayı öğrendim. Yine de uzun bir yol oldu. Sevginin, hakikatin peşinde olmanın, barışın ve anlayışın yolculuğuna koyuldum." İnancıyla büyük olmuş bir insan.. Edebi açıdan hafif ama böylesine büyük bir insanın biyografisine dair kesitler okumak adına etkiliydi.. Dinlendirici ve motive edici tarafı da mevcut ..İlgilenenlere iyi okumalar dilerim ..
Kelebeğin Ruhu
Kelebeğin RuhuMuhammed Ali · Ketebe Yayınları · 202191 okunma
48 syf.
8/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Kapıların dışından hayır de!
Hemen aklınıza siyah beyaz kapaklı
Kapıların Dışında
Kapıların Dışında
eseri gelmesi lazımdı. Gelmediyse hemen bir hatırlayalım. #174818629 Bence dünya edebiyatının en şaşırtıcı şair ve yazarlarından biri Wolfgang Borchert.. Yirmi altı yıl süren bir yaşama olağanüstü güzellikte şiirler, öyküler ve bugün hala pek çok ülkede sahnelenen müthiş etkileyici bir oyun sığdırmış. Kendini sürekli askerde bulan Yazar, savaşın olanca dehşetini yaşamış. Ve bunu zaten "Kapıların dışında" eserinde çok güzel yazmış bize. Ve yine bu kitabı da savaşa hayır dememiz için.. Nasıl çok travması oluşmuş ki her eserinde buram buram savaş karşıtlığını okuyoruz. Savaşın o soğuk havasını, eziciliğini de bi o kadar hissediyoruz. Hem de yazarın o anına o durumuna giderek.. Kısa ama yine çok etkili bir eserdi. Sırf yazarından dolayı yorumlamak istedim kitabı. Keyifli okumalar dileyemeyeceğiz. Pek keyif kaçırıcı çünkü..
Hayır De!
Hayır De!Wolfgang Borchert · Yordam Kitap · 2021582 okunma
56 syf.
8/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Bütün kızlar toplandık :))
Hepimizin o ilk ergenlik dönemlerimizde kafamızın içinden geçenleri okuyacağız şimdi. İnkar etmeyin lütfen :)) "Bizim çektiğimiz acıyı gerçekte kimse bilmiyor. Bir gün büyüyüp de geriye dönüp baktığımızda tüm bu acı ve kederlerin ne kadar saçma olduğunu hayal meyal hatırlayacağız belki de. Fakat tam bir yetişkin oluncaya dek geçecek olan bu uzun ve korkunç süreyi nasıl geçirmeliyiz" Yer yer acıdan öleceğimizi, sadece kendimizin böyle hissettiğini düşünüp hatta dünya bizden ibaret gibi davrandığımız o haller. Ah ah :) Yazar'a bir genç kız tarafından gelen günlük notları ve kendi biyografisinden harmanladığı kısa, keyifli ara ara huzursuz bir öykü kitabı diyebiliriz. Onun kafasının içinde olup biteni, kendini ifade edişini, bazen de edemeyişini okuyoruz. Çok eleştirip kendine olan memnuniyetsizliğini, uçan kuşu dahi beğenmeyen ama bir yandan da farkındalığını, özdisiplin isteğini okuyoruz. Bir genç kızın içselliğinin yansımasını buram buram hissediyoruz kısaca. Dili basit ve akıcıydı. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı planlıyorum.
Öğrenci Kız
Öğrenci KızOsamu Dazai · Can Yayınları · 20228,4bin okunma
240 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Çivili bir hayat
Bir çivili yatak için ironik şekilde süren bir yolculuklar silsilesi diyebiliriz romanı tanımlarken. Katılmış olduğum bir vaka analizinde hocamızın önerisi ile okudum. Yoksa ömrüm boyunca kendim bulup okuyabileceğimi sanmıyorum. Hatta derste tahlil edilmeyecek olsaydı sanırım ilk sayfalardan sonra devam etmezdim. :) Ama şartlar işte. Kötü bir okuma olmadı ama beni 33 dile çevrilecek kadar da etkilemedi. Aslında kitap insanın kendisini anlamlandırması, değiştirip değiştiremeyeceklerinin sınırlarını keşfediyor. Dolayısıyla kitap hem felsefi, hem sosyolojik hem de bir politik-siyasal hiciv örneğine dönüşüyor. Ikea dolabını ana imge olmakla beraber simgelerle çarpıtılmış üstü örtük çok şey var. Bunlardan en dikkat çekeniyse hiç kuşkusuz kapitalist toplumun reklamlar aracılığıyla yücelttiği metafetişizmdir. Tam da şu sıralar Gazze soykırımı yaşanırken bu alıntı yine bir isyan niteliğinde gerçeğe çekiyor bizi. "Neden kimileri şurada, kimileri ise burada doğuyordu ki? Neden kimileri hayatlarını yaşarken diğerlerinin ve daima aynı kişilerin, ancak susmaya ve ölmeye hakkı vardı? Gerçeklerle bir veda..
Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu
Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü YolculuğuRomain Puertolas · Can Yayınları · 2017343 okunma
88 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
İnsan olma / olamama sancısı
İnsan olmaktan bir kaçış hikâyesi sanki..Köpeklerin o hızla atan kalbine mi sığınıyor yoksa.? Biçim derdi olmayan, biçimden ziyade mana derinliğinin peşinde koşan bir şiir anlayışı var şairimizin.. Deyip çok hızlı bir giriş yapıyorum. Çünkü inceleme yazma fikrim kaçacak gibi her an :D Kitabımız beş bölüme ayrılmıştır. Dördüncü bölüm, Edip Cansever’e Birinci Mektup adındaki tek şiiirdir. Edip Cansever ile kurduğu bu muhabbet ve iç döküş, şairleri yine şairlerin anlayabileceği tezine çıkıyor galiba :)) Beşinci bölüm ise "Kelimeler’ Dünyanın sonundaki şiir "Kelimeler yalan" Evet eveet bu kadar şiir bitti.. Sen bende ben şiir de bittim der gibi yine.. Ama Süleyman Bey şaşırtmadı aslında koca şiir kitabı çıkart sonuna "Kelimeler yalan" Allah razı olsun bir durup düşündük :D Bu şairi geç tanımış olmam ve hâlâ bir çok kişi tarafından tanınmamış olması beni biraz üzüyor. Ama paylaşmak da gelmiyor içimden. Şimdi şeytan bize mahsus kalsın demiyor da değil. :) Kitaplığıma bu eserleri armağan edip tanışmama vesile olan o özel insana çok teşekkür ederim.. Kalbin gibi şiirlere çıksın yolun, yolumuz.. "Artık hiçbir şeye benzemez benim göğe bakışım Matematiği bıraktım Sana ve Allah’a sessizce inandım" Güzel bir alıntı ile veda ediyorum.. İyi okumalar dilerim..
Köpeklerin Kalbi
Köpeklerin KalbiSüleyman Unutmaz · Ketebe Yayınları · 201826 okunma
Reklam
64 syf.
7/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
Kazanan Kim?
Her savaş sonunda kazanmak şart mı? Ne olunca kazanıyoruz? Hayatta kalınca mı? Aile içindeki iktidar mücadelesini ele alan bir tiyatro eseridir. Kadının şeytanca aklı ile çocuğun babası olmadığı kuşkusunu aşılayıp en sonunda adamı delirtmesi ile galip geldiğini sanan bir mağduriyeti anlatıyor aslında.. Yazar 1885 senesinde bu tiyatroyu yazarken dönemin kadın-erkek ilişkilerinden de bize bilgi veriyor. Türk dizilerine taş çıkaramasa da entrika konusunda yine de o dönem için çok başarılı geldi bana. :)) Ben tiyatro eserlerini okumayı çok sevdiğim için güzel bir okumaydı. Akıcı, kısa ve ilgi çekici bir konu eşliğinde güzel bir yazara temas ettim..
Baba
BabaAugust Strindberg · Varlık · 09 okunma
108 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bir yalnızlaştırma romanı..
Yüzleşmekten kaçındıklarımızı tokat gibi yüzümüze çarpan bir roman bitirdim biraz önce.. Her ne kadar seveceğim konusunda tereddütleri olsa da birilerinin :p Kitabın konusuna gelince ana karakterimiz Elias Rukla elli yaşlarında, pek çok şeyin farkında olup mesleğine yetemeyeşini sistemi sorumlu tutan, yirmi beş yıldır tek düze şeklinde dersini
Mahcubiyet ve Haysiyet
Mahcubiyet ve HaysiyetDag Solstad · Yapı Kredi Yayınları · 20192,508 okunma
106 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Bırakırken başlamaların adı Tante..
Bırakmaların, tutunamayışların, hayata körlemesine dalışların, dibe vurup vurup yeniden başlangıçların adıdır Tante. . At cambazı olmak isteyen, başına buyruk, kurallara, geleneklere ters düşen ve tabi ki de tutunamayan bir kadının hikayesi.. Tante rosa’nın en belirgin özelliği bırakmasıdır, bırakabilmesidir. Yazar Sevgi Soysal bir röportajında, Tante rosa’nın bu özelliğiyle anlatmak istediğinin: “bırakmanın, bırakılanlar ne denli bırakılası olsalar da bırakanı sevindiremeyeceğini, yüceltemeyeceğini bilmektir. O anda kendiyle yanlız kalanın; bu yeni düşman karşısında, bir yığın ahmak yüzünden tanıma fırsatını hiç bulamadığı kendi karşısında duyabileceği dehşettir. Önemli gösterilebilecek bir eylemin ardından; başkalarının yanlışlarının o ana dek gölgelediği kendi yanlışımızın çırılçıplak kalışıdır. o yeni saçmalık, gülünçlüktür.. Kitap, oniki hikayeden oluşuyor ama hepsi farklı başlıklar ile aslında Tante'nin biyografisi tadında. Hüzünlü bir mizahı ve iğneleyici, gerçekçi bir dili var Sevgi Hanımın.. Yine hayatını okurken roman tadı aldığım nadir isimlerden ayrıca. Ve kitabı birlikte okuduğum tatlı insan tarafından da Sevgi Hanım'a benzetilmek de bir güzel kıldı benim için. Ama umarım bahtım benzemez. Yoksa hangisine yanayım bilemem :) 3 evliliğe mi yoksa 40 yaşında vefat etmesine mi.. Velhasıl kelam bu detoks süresinde iyi bir eser oldu benim için..
Tante Rosa
Tante RosaSevgi Soysal · İletişim Yayınları · 20193,956 okunma
76 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Verilmemiş selam, edilmemiş tebessüm kırgınlığı..
Kırılganlığa yer mi arıyoruz ne? :)) Dediğinizi duyar gibiyim. Son dönemde her an mutlu (!) olmamız gerekiyormuş algısı oluşturan popüler kültürün aksine psikoloji, her duyguyu aynı ölçüde kabullenmemiz gerektiği üzerinde duruyor. Kırgınlık, kızgınlık, öfke, hüzün gibi duyguları ötelemek yerine onlarla yüzleşmenin yollarını bulmamız gerektiğini
Şu Bizim Kırılganlığımız
Şu Bizim KırılganlığımızEugenio Borgna · Yapı Kredi Yayınları · 2018668 okunma
183 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Ölüm ile ilk eve varış!
Freud’un “alışılmışın dışında bir kavrayış” sahibi diye bahsettiği Rank Otto, Psikanaliz Cemiyeti’nin tıp kökenli olmayan tek üyesiydi. O farklılık buradan mı geliyor yoksa 20 yıl Freud'a can ciğer yol arkadaşlığı yaptıktan sonra, aslında ondan başından beri farklı olduğunu bu "Doğum Travması" çalışması ile ayrılışından mı bilemiyoruz tabi. -Freud ile yola çıkan herkes ayrılmış zaten. Adam da ortaklık enerjisi yoktu sanırım :D - Rank, bu çalışmasında Freud’un libido odaklı yaklaşımını bir kenara bırakıp ve her travmanın doğumla başladığını iddia ediyor. Ve tabi sonra veliahtlıktan oluyor o ayrı mesele.. Anne rahminden dünyaya gelen birey eski huzura (rahatlığa) kavuşmanın özlemiyle yaşadığını ve bunun zihinde kendine yer ettiğine değiniyor. Yani insanın anne rahmine dönüş arzusu bilinçaltında hep var olduğunu iddia ediyor. Rank, doğum olayının sadece fizyolojik bir olay değil, kişinin gelecek yıllardaki ruhsal sarsıntıların başlangıcı olup, bebeğin doğum anında annesiyle yaşadığı ayrılma kaygısını böylelikle bilinç dışında hep yer edindiğini savunuyor. Yani özetle boşuna ağlamıyoruz dünyaya gelirken haklı sebeplerimiz var :) Kitabın dili çok ağır değildi. Gayet açıklayıcı ve ilgi çekici bir yaklaşımı olduğundan güzel bir okuma süreciydi. Bu alana ilgisi olanlara mutlaka tavsiye ediyorum. Ve Otto'nun haklı bir isyanı ile bitirmek istiyorum.. “İstediğiniz kadar kendiniz olun, yanlış anlaşılmadan başka nesiniz?
Doğum Travması
Doğum TravmasıOtto Rank · Metis Yayınları · 2014192 okunma
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.