Afganistan'da çocuk çoktu belki ama çocukluğunu yaşayan yoktu, bu sözler kitabın özeti aslında.
Afganistan'da çocukluğunu yaşayamaya çalışan iki genç( Hasan ve Emir) arasında geçen müthiş bir hikaye.Kitapta dostluğun yanı sıra Afganistan'da yaşanan olaylara da net bir şekilde şahit oluyoruz. Dostluğun en masum şekilde yaşandığını müthiş betimlemelerle görürken ihanetin de en acımasız olduğu hali gözler önünde. Emir ile Hasan ne kadar yakın arkadaş olsalar da Emir'in statüsünden dolayı Hasan her zaman zorbalığa uğrar bu zorbalığının yanı sıra Emir Hasan'ın hayatı boyunca unutamayacağı bir ihanetle karşı karşıya bırakır.Hasan dostu için ağır bir şiddete maruz kalarak kendini feda eder fakat Emir buna şahit olmasına rağmen bir şey yapmaz bu durumu görmemiş gibi yapar.Emir bundan utanç duyarken Hasan'ı görmeye katlanamayıp ona iftira atar bu da vefasızlığın en büyük örneği. Her ne kadar Emir yaptığı şeylerden dolayı, pişmanlık ve vicdan azabı duysa da bu Emir'in sadakatsizliğini bende unuturmadı (ihaneti bu şekilde güzelleştirmenin anlamı yok ).Hasan öldükten sonra Emir Hasan'a olan ihanetini temizlemek için (vicdanın rahatlatmak) girişimde bulunacaktır ama ne fayda...
Yazarin afganistan gerçeklerini dile getirirken işgalci Amerika'nın elinden ödül alması da ayrı bir ironi bazen düşünüyorum de edebiyat sadece edebiyat icinmi :))
Hiç kimse kendinde olan eksikliği ön planda göstermez aksine üstünü örter ve yazarın kitaplarını okuduysanız tüm kitaplarındaki hikaye aynıdır aslında zulüm, savaş, acı, gözyaşı bunları yazarken sadece yazmak için değil toplumun bu vahşeti görmesi için yazmıştır ama ne fayda...