Güray Süngü; bir kitap hesabında tesadüfen karşılaştığım, zamansız rastladığımız şeylerin bizi daha mutlu ettiğini bir de kitaplar üzerinden anladığım, naçizane yazar. Tesadüfler bir başlangıçsa, Güray
süngü batağına düştüm demek.
On iki öyküden oluşan kitapta başlarda yazarın diline biraz yabancı kaldım. Kesinlikle kendine özgü, ilk bakışta ona ait olduğunu anlayabileceğimiz bir dili var. Fakat bu dili çözmek uzun sürmüyor. Bir-iki öykü sonra alışıp dalgalı bir denizde savruluyormuşçasına kitabın sonuna kadar yüzdüm. Dalgalı bir
deniz diyorum, çünkü öyküleri batarak-çıkarak okudum. Bazı karakterleri o kadar içselleştirdim ki, öyküleri okurken kayboldum. Öykülerin çarpıcı sonlarıyla sarsıldım, kendime geldim.
Kitabı gördüğüm sayfadaki yorumda şöyle bir cümle okudum “okurken kendimi çıplak hissettim.” Kesinlikle böyle hissettim. Özellikle son öykü olan deli gömleğindeki erkek karakter; bilmesem Güray Süngü uzun bir süre beni gözlemiş, zihnimi okumuş ve bu karakteri oluşturmuş diyeceğim (sonumuz
benzemesin).
Bu kadar övgüye karşın bazı öyküleri anlamakta zorluk çektiğimi de söylemeden geçemem. Ama bu kitabın bende oluşturduğu etkinin yanında çok ufak. Yazarın başka kitaplarını okumayı da büyük bir heyecanla bekliyorum.